Insan idare etme
Çiftlik, marmara havuzu:balkan antlaşmasından yaklaşık olarak yedi sekiz yıl evvel:
Huzurunu bozmaktan korkarak ayaklarımın ucuna bas basa
kendisine doğru ilerledim. Ancak iyice yaklaştıktan sonra benim kendisine doğru gelmekte olduğumu gördü ve her zamanki inceliğiyle yanına çağırdı.
- burada kendi kendime biraz düşünceye dalmıştım. Dedikten ve bir kaç havai soru ve cevaptan sonra kendisi:
- biliyor musun, deminden beri neler düşündüm? Düşündüm ki, ben cumhurbaşkanlığından çekileyim, veyahut yeni seçimde arkadaşların beni tekrar cumhurbaşkanı yapmamalarını rica edeyim. Bu durumda hükümete geçmekliğim söz konusu olabilir ama onuda yapmayayım.
Hareketlerinde hürriyet ve bağımsızlığına sahip, sadece bir vatandaş olarak. Bu takdirde yalnız bir şeyi bırakamam: Partinin şefliğini. Başkanı bulunduğum cumhuriyet halk partisi,türk milletinin bon şahsına (sağduyu) dayanan bir kuruluşturki herhangi bir koşul altında ondan ayrılamam. Beni,bütün külfeti resmi sınıflardan ayıracak olan bu durum şunun için istiyorum:
Yanıma çok değil, bir iki arkadaş alarak gösterişsiz, tantanasız, hatta özellikle sessiz sedasız bir balkan gezisi yapmaya çıksam, bundan ancak büyük sonuçlar alınabileceğini kesin olarak görüyorum. Bu gezide kimseye haber vermeksizin atina’ya uğrarız; belgrada fatiyle yok olacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça kıvançlı ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Akıllı bir adam, ancak bu suretle hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.
Bir insan böyle hareket ederken, “benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı farkedecekler mi?” diye bile düşünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar, çalışmalarının bütün kuşakların bilmemesini isteyen karakterde bulunanlardır.
Herkesin kendine göre bir zevki var. Kimi bahçe ile uğraşmak, güzel çicekler yetiştirmek ister. Bazı insanlarda adam yetiştirmekten hoşlanır.
Bahçesinde çicek yetiştiren adam çicekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştiren adamın duyguları gibi hareket edebilmelidir. Ancak bu biçimde düşünen ve çalışan adamlardır ki, memleketlerine ve milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler. Bir adam ki, memleketin ve milletinin mutluluğunu düşünmekten ziyade kendisini düşünür. O adamın değeri ikinci derecedir. Temeldeğeri kendine veren ve bağlı olduğu millet ve memleketi ancak kişiliği ile sanan adamlar, milletlerinin mutluluğuna emek vermiş sayılmaz.ancak kendisinden sonrakini düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek olanağına eriştirebilirler. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur sanmak bir gaflettir.
şimdiye kadar sözünü ettiğim noktalar ayrı ayrı toplumlara aittir. Fakat bugün bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardırve olmakla meşguldürler. Bu itibarla insan bağlı olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin dirlik ve göneçliğini düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa bütün dünya milletlerinin mutluluğuna yararlı olmağa elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar taktir ederler ki, bu alanda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi milletinin dirlik ve mutluluğunu temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında anlaşma, açıklık, ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın, dirlikten yoksundur. Onun için ben sevdiklerime şun öğütlerim:
Milletleri yöneten adamlar, tabiidirki herşeyden evvel kendi milletlerinin varlığının ve mutluluğunun faktörü olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek lazımdır.
Bütün dünya olayları bize bunu açıktan açığa kanıtlar. En uzakta zanettiğimiz bir olayın bize bir gün işlemeyeceğini bilemeyiz.
Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icabeder. Bir vücudun parmağının uçundaki acıdan diğer bütün üye etkilenmiş olur.
Türkiye, romanya ve diğer dostları kuvvetlidirler. Hiçbir taraftan bize gelecek bir şey beklemem. Beklemeğe de gerek yoktur.
Işte bu sessizlik içinde bütün dünyayı düşünmek bizdedir. “dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?” dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa benzeri kendi aranda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun, bu temelden şaşmamak lazımdır. Işte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencilikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, milli olsun daima fena anlaşılmamalıdır.
O halde konuştuklarımızdan şu sonucu çıkaracağım:
Tabii olarak kendimiz için bütün lazım gelen şeyleri düşüneceğiz ve gereğini yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz. Kısa bir örnek:
Ben askerim. Birinci dünya savaşında bir ordunun başında idim. Türkiye’de diğer ordular ve onlarun komutanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularlada uğraşıyordum. Birgün erzurum cephesindeki hareketlere ait bir sorun üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki :
- niçin sizinle ilgili olmayan sorunlarla da uğraşıyorsunuz?
Cevap verdim :
- ben bütün orduların durumunu iyice bilmezsem kendi ordumu nasıl yürütebilirim ve yönetebileceğimi belgileyemem.
Bir devlet ve milleti yönetir durumda bulunanlarun daima gözönünde tutmaları lazım gerelen sorun budur.
Bu nedenle sayın konuklarımaıza şunu diyeceğim :
Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak gücünde olmayan bir adamım. çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. Yanlışım varsahalk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmam da halkın beni yalanladığını görmedim.