Bahattin Karakoç Şiirleri

Katılım
10 Haz 2018
Konular
463
Mesajlar
1,972
Daha fazla  
Tepkime puanı
1,163
Puanları
2,089
Konum
Türkiye
Cihaz
iPhone 13 pro Max
Bahattin Karakoç Şiirleri

**Gün Batarken Uyanan Mavi Balık
toprağa kapanmışsın pençelerinle
yolduğun damarlardan kan fışkırıyor
akşam tâdadının ötesi buzul
yitiğini arıyorsun körelen gözlerinle
ne görünürde bir yayla var ne de avul
acı bir hava çalıyor yüreğindeki davul
rüzgâr tutunduğun her dalı kırıyor
toprak dazdır,toprak kepir,toprak bor
çipil gözlü bir balıkçıl yüzüne haykırıyor
ihaneti yaşamak öylesine zor

adâlet de,asâlet de seninle kaim
ayağında kırık yoksa ödünç ata binme
rol gereği ne sert görün ne de mülayim
özgül ağırlıksız alkışlara hiç sevinme
sözü nerden aldın ise götür o adrese bırak
kurtul kurtlu kabuklardan sen sen ol artık
beline sardığın emanet kuşağa
diline yüklediğin ağır yüke bak
hiç yama tutar mı böyle bir yırtık
emaneti taşımak öylesine zor

sûr-ı israfil’e kadar ay da,güneş de civan
her ömür bir kitaptır okunur ve biter
büyük yangınları işâret eder her duman
aşk olmasa bülbül ne diye öter
yerler gökler hercümerç olduğu zaman
güneşin gölgelerin kaybolduğu zaman
ister üryan dolaş,ister hil’at kuşan
magmaların pür hiddet akıştığı an
dilsiz ve binitsiz kalacak kitab-ı kader
kıyameti yaşamak öylesine zor

ibretler aynasıdır rüyâ dediğin
bir döner kuledir dünya dediğin
kapısı her zaman mezarlığa bakar
azrail sık sık görmeye gelir
hep ufuk ötelerinde gezinir hızır
ben eşyanın albenisine kapattım hislerimi
kızılçam kozalaklarını yakar gibi
uçurumun kıyısında yaktım kendimi
kül oldum,rüzgârlara bıraktım kendimi
muhabbeti ateşlemek öylesine zor


Bahattin Karakoç
 
*İnsanlık Türküsü

- Yurt bahçemizde en güzel çiçekleri yetiştiren, gerçek bahçıvan Saygıdeğer Öğretmenlerimize selâm ve sevgi ile...

Işığım gül aydınlığı, ya da çiğdem,
Ben toprağı yeni yaran bir kardelenim.
Diyelim bir yerde zaman aksadı,
Araya sen girersin öğretmenim…

Nereye bak dersen, oraya bakarım ben,
Işık sularında akçakavak misâli uzayıp giden benim.
Diyelim bir yerde hızım kesildi,
Yetişir elimden sen tutarsın öğretmenim…

“Tahtaya kalk! ” dersin, hemen kalkarım;
“Anlat! ” dersin, ben anlatır giderim.
Nerede yanılsam yağmurun keser yolumu,
Yanlışımı hep sen düzeltirsin öğretmenim…

Düşüp bir kuşun, bir kelebeğin peşine,
Uzaklara, çook uzaklara gittiğim olur benim.
Ne zaman başımı sert bir yere çarpsam,
İlk üzülen sen olursun öğretmenim…

Gökyüzü karatahta, yıldızlar harf ve rakam;
Parmaklarını tebeşir yapıp yazan benim.
Elimin yetişemediği yerlere,
Beni sen yükseltirsin öğretmenim…

Alfabeye başladığım günden beri,
Durmadan ağaç, kuş, çiçek resimleri çizerim.
Hangi işi başarsam yüz akıyla ben,
Sevinen sen olursun öğretmenim…

Vatanı, milleti, bayrağı sevmeyi,
Daha çiğdem hâlindeyken senden öğrendim.
Ne zaman bir yerim kesilip kanamışsa,
Yüreğinle sarıverdin öğretmenim…

Barışın, kardeşliğin kutsal güzelliğini
Ve sevginin bir ibadet olduğunu tekrarlamasan da bilirim.
Benim haritamı sen çizdin, sen şekil verdin bana;
Ben, senin eserinim öğretmenim…

Ben, kendi uygarlığımın en geniş tarlasında
Yarınlara gülümseyen, daha bir gök ekinim.
Dost bulutları sağıyorsun üstüme,
Benim yüreğim kabarıyor öğretmenim.

Gün ışır, ben ışırım doruk doruk;
Sarmaşıklar gibi çoğalıp giden benim.
Senin sesin ufuklarda yankılanır durur,
Ben, senin eserinim öğretmenim…

Bahaeddin KARAKOÇ (Bir Çift Beyaz Kartal)


Bahattin Karakoç
 
Akşam Olur

Akşam olur mesafeler daralır
Yollar kilitlenir, sesler aydınlık
Bir rüzgâr eser ki türküyle ıslık
Dağlar geçit vermez yolcuya
Burası Anadolu'dur
Mektup yaz
Gün doğar, gün batar balam
Sen uzaksın
Sen uzaksın, gönül ister
Ağlar da avutulmaz

Akşam olur dağlar göbeğime oturur,
İp boğazıma... sesim çıkmaz
Karanlıklar katleder kanım akmaz
Derim, şimdi biri kapımı vurur
Vurmaz
Burası Anadolu'dur
Sen uzaksın
Sen uzaksın, gönül ister
Ağlar da avutulmaz

Yıldızlar kınalı keklikler gibi suya iner
Korkarım ürkütmekten
Zayıfım, gidecek yeri bilmem
Saçların, gözlerin davet eder
Durulmaz
Burası Anadolu'dur
Zaman yorulur gönül yorulmaz
Ama sen
Sen uzaksın
Sen uzaksın balam, gönül özler
Beklerim, beklerim sabah olmaz.


Bahattin Karakoç
 
Aşk

Andolsun bütün örtülere, andolsun bütün örtünenlere ki,
Kar altında terleyerek uyanmaktır aşk.

Yanmış iki cesedin kına gibi külleri arasından
Fışkın sürerce dirilip yeniden yanmaktır aşk.

Cümle ağaç kapıları, cümle demir kapıları aşıp,
Bir gönül kapısına dayanmaktır aşk.

Sevgilinin otağını gökkusağına boyayıp gece-gündüz,
Hüznün safran sarısıyla boyanmaktır aşk.

Yaratmaktır ya da sevgilinin toprağından yaratılmak,
Her nefes alıp verişte yanmaktır aşk.

İsmaili bir gönülle teslim olmaktır bıçağa,
Birini kandırmak değil, bilerek kanmaktır aşk.

Diline arılar konar, koynunda karıncalar gezer,
Sevgilinin ölçeğiyle her zaman sınanmaktır aşk.

İsrafil'in Sûr'unu ruhunda duymaktır aşk,
Suyu suyla yumak gibi aşka inanmaktır aşk.


Bahattin Karakoç
 
Ay Bu Gece Yarımdır

Ay bu gece yarımdır, bu şiir öyle değil
Bu şiir bildirimi taşıyan bir ebabil
Ne kadar yalnız insan varsa bu yeryüzünde
Her yerin tenhasında, bayırında, düzünde
Hepsine açıyorum gönlümün kapısını
Dostluk çok sesli müzik, unutulmaz bir tını.

Ay bu gece yarımdır, bu şarkı öyle değil
Her yalnızın adına uçurdum bir ebabil
Ay yarım doğsa bile yarı aydınlık yeter
Karanlık bahçede de ishak kuşları öter
Bu gece dua edin, bu gece uyumayın
Gelin ey garip dostlar, erime vakti ay'ın.

Ay bu gece yarımdır, bu özlem öyle değil
Vuslata ne kaldı ki, ne isterseniz sebil
Doğudan ve batıdan, kuzeyden ve güneyden
Gelin ki taşıversin yürek denen bu düden
İsteyen soframızdan bal, kaymak, börek alsın
İsteyen yüreğine bedel bir yürek alsın.

Ay bu gece yarımdır, bu dua öyle değil
Her can biraz Kabil'dir, her can biraz da Hâbil
Öldürmenin sonu yok, yararlı erdemi de
Kader ortaklarıyız dünya denen gemide
Çiçekleri ezmeden, çocukları üzmeden
Bana taş yağdırana yüreğimi açtım ben.

Bağışlar ve seversek ay da imrenir, büyür
Acıları bölüşmek yârin saçlarınca gür…

Bahaeddin KARAKOÇ (Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri – Dolunay Yay. 2004 / ANKARA)


Bahattin Karakoç
 
Bir Çift Beyaz Kartal
*
Hangi yayla yeşil, nerde keklik çok
Gel seninle orda olalım çocuk.
Kayalar, kayalar. . sırt sırta vermiş;
Kimi yeni mürit, kimisi ermiş.
Otlar dalgalansın biz yürüdükçe
Sular düze insin kar eridikçe,
Gün burnunda bana mavi mavi gül;
Ağız-burun lale, kaş ve göz sümbül.
Doruklardan doruklara sekelim,
Bir elim göklerde, sende bir elim;
İkimizin yüreciği bir atsın,
Bizi gören bin katarak anlatsın,
*
Hangi yayla karlı, nerde çiçek çok
Gel seninle orda olalım çocuk.
Bulutlar, bulutlar iç-içe girmiş
Bulutlar ki göğe perdeler germiş;
Çiğdem devşirelim, çiçek biçelim
Susayınca hep ezgiler içelim
Batmasın eline bir gül dikeni
Sen hep beni kolla, bense hep seni
Çıkıp yükseklerden taş bırakalım,
Kopan sese, kalkan toza bakalım,
Tavşanlar ürkerken bu gürültüden
Kaçan tavşanlara ıslıklar çal sen.
*
Hangi yayla yüce, nerde kavga yok
Gel seninle orda olalım çocuk;
İster Maraş olsun, İster Erzincan,
Sonsuzluk düşüne set değil mekan,
Başın omuzumda, omuzum gökte
Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,
Yaşamaksa bir ışık cümbüşüdür,
Çağıl çağıl akan sevgi düşüdür.
Hani gökyüzünün toy vakti olur,
Kaynaşırlar yıldızlar bulgur, bulgur;
En uzak nereyse ora gidelim,
Bulutları yara yara gidelim.
*
Hangi yayla serin, nerde bühtan yok,
Gel seninle orda uçalım çocuk.
Meşeler, ardıçlar, çamlar yan yana
Biz kanat çırpınca dursun divana.
Bir çift beyaz kartal, hey bu da nesi?
Diyerek şaşırsın çobanın hepsi;
İlk kez görüyoruz desin görenler,
Bütün oymaklarda dolaşsın haber.
Keşiş dağlarından görünsün İstanbul,
Bütün dağ gölleri ışırken pul pul.
Güzel dost, ey hüzne aşina yürek,
Gel gidelim keklik gibi sekerek.
*
Bahaeddin Karakoç
 
Bekleyiş

Nerdesin tedirginliğimi öpen güzel,
Bağbozumu sal-sal üzümler tepen güzel?

Sen gelirsin diye yürek sürdüm fırına,
Çam çanağa bengi-bengi özedim kına...

Sürmeli keçiden süt sağdım iki güğüm
Hasretinle hayâlinle oldum kördüğüm.

Bir cevizden bir cevize salıncak kurdum
Ve her yöne, çift haberci kuşlar uçurdum,

Kuyuda soğuttum taze nar şurubunu
Kanımla, sevgimle kardım çöreklik unu,

Sana sunacağım çiçekler hepten taze
Şiirler-ezgiler kanat vurur öze...

Can-evimi ne döşedim, eh bir göresin
Gel ki yaprak döken dallar tekrar göversin.

Aşk yoksa dünyamızda, bu dünya da yalan
Ben anamdan âşık doğdum, yüreğim talan.

Doğduğum gibi ölmektir arzum emelim
Ki beş vakit Allah'a açıktır ellerim.

Küfür bir bayraktır inkâr sitelerinde
Bizim sınırlarımızın ötelerinde...

Hep akılla dostuz, ak-yürekle dostuz biz
Kin tutmaz, kirlenmez, nurdur bizim içimiz.

Seni bekliyorum gönlümün merkezinde,
Her gün daha inançlı, aydınlık ve zinde

Gel artık bütünleş, ey can, ey yarım elma
Vadide kurtlar geziyor, sakın geç kalma! ..

Bahaeddin KARAKOÇ (Kar Sesi –Ocak Yay. 1983 / ANKARA)


Bahattin Karakoç
 
Azıksız Çıkma Yola

Bir nehir geçeceksen, önce soyunmalısın,
Bir dağı çıkacaksan, soluklu olmalısın.
Madem ki niyetlisin, seferin kutlu ola!
Caydırmayı düşünmem, ama derim ki sana:
Azıksız çıkma yola! ...

Seferin savaşaysa sağlam kuşanmalısın
Zaman öyle bir at ki ihmâle vermez mola!
Erkenden daha erken uyan ki kazanasın
Mahmur “biraz daha”lar düğümü çok tuzaktır
Azıksız çıkma yola! ...

Pınarın gözü ise aradığın, sendedir.
Üzengiye sağlam bas, dizgini ele dola!
Güz bahçelerinde gazel toplama, çiçek topla,
Boşa vakit öldürme, yarına kefilin yok
Azıksız çıkma yola! ...

Vuslatsa istediğin, in insanın içine
Ve çarşılarda dolaş Azrail’le kol-kola!
Mezarlığa git düşün, düğünlere git ağla
Kanadın sızlasa da Uhud kadar ağır ol
Azıksız çıkma yola! ...

Öyle bir abdest al ki, su bile sarhoş olsun
Sen yaprak ve çiçek ol, gördüğün kuru dala
Hep gönül şehri onar, kâinata sevgi sun
Her ham söze sağır ol
Azıksız çıkma yola! ...

Nereye gidersen git, heybene gönül doldur
Bir kovan parçalama bir parmak acı bal’a!
Yontuldukça yer kapla ve her zaman güzel kal,
Temiz ol, fazlanı at, eksiğini tamamla
Azıksız çıkma yola! ...

Bahaeddin KARAKOÇ (Ay Şafağı Çok Çiçek –Beyan Yay. İstanbul / 1998)


Bahattin Karakoç
 
Elvedâ

Ay marallar,marallar!
Bu nasıl yerçekimi?
Ay’a uzanmış dallar,
Yerin gözü havada…

Ay marallar,marallar!
Bu nasıl gökçekimi?
Kökler toprağı yarar,
Daüssıla ayvada.

Ay marallar,marallar!
Bu nasıl kan çekimi?
Herkes bir silâh arar,
Barış olmaz dünyada.

Ay marallar,marallar!
Bu nasıl aşk çekimi?
Bütün aşklar bir firar,
Gönül malihulyâda.

Ay marallar,marallar!
Nedir fiil çekimi?
Yetsin bunca intizar,
Korkulara elvedâ…


Bahattin Karakoç
 
Gönlüme Ne Diyeceğim

Ağyârın ağzından duydum yârin geleceğini
Vakit geceydi, karanlıktı, yapış yapıştı
Yârin ayaklarına taş değmesin diye gelirken
Bütün uyku kuşlarını azad ettim
Geceye ay oldum ben...

Gül bahçelerinde demlenmiş meltemleri çağırdım
Gülsuyuyla yıkadım ufukları
Gözcüler bıraktım kapılara
Yük hangi yöne ağdırsa ağırlığıyla
Öte yöne tay oldum ben...

Gene bir müjdeyle kör kütük sarhoş oldum
Gene her kadehteki şarap yârin adı
İçtikçe çözüldüm, sabrım kalmadı
Fırlamak üzere ok olan canım
Hasretle gerilmiş bir yay oldum ben...

Uzaktan geçip gidiyor kervân uzaktan
Belki/ler eğiriyorum ince ince
Birisi dese ki işte o geldi
Ne kadar kızıl bakır gece varsa
Hepsine o anda kalay olurdum ben...

Nasıl gireceğim artık konuğu gelmeyen eve
Helâl sofralar donatan gönlüme ne diyeceğim
Yol kenarlarına dizilmiş ağaçlara
Yalnızlığın hangi rengini giydireceğim?
Kurban kimliğimle pay pay oldum ben...

Diyelim ağyâr zevk için yalan söyledi
Sanki yâr bilmiyor muydu beklediğimi?
Kokusu vurup geçti, kendi gelmedi
Gün doğacak, düğün gecemizse yaralı
Yine ele güne rüsvay oldum ben...

10.1.1988


Bahattin Karakoç
 
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
(Uzaklara Türkü)


Bahattin Karakoç
 
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman II

Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
“Adresinde yok! ” Diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Lâleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
İlkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır anlıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Gülde çiy damlası... Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgân’dayım, bir Kanlıca’da,
Üsküdar’da, Beykoz’da, Çamlıca’da.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Bahaettin KARAKOÇ (Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman/Ayışığında Serenatlar-Sıla Kitapları)


Bahattin Karakoç
 
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman III

Saçlarına pütür pütür yapışmış,
Gözlerinin rengi ile sıvanmış
Bir avuç kuru çiçek topladım.
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
Yürek fideledim zamana ve mekâna,
Hasat vakti geldi yürek topladım.
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
Ey sevgili umudunu diri tut! ...
Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
Acılardan damıtırsın şekeri,
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
En ışıltılı çağında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar? ...
Beni güneşin ortasına atsalar da
Yanarım, pişerim, gelirim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

BAHAETTİN KARAKOÇ (Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman/Ay Işığında Serenatlar - Sıla Kitapları)


Bahattin Karakoç
 
Muhasebe

Has bahçeyi sardı dikenle ayrık,
Ağa da, kâhya da başına buyruk.
Mukaddes ülküler ölü yatarken,
Herkesin koştuğu hep yağlı kuyruk! ...


Bahattin Karakoç
 
Sen Yoksun

Girerim-çıkarım, gözüm yoldadır,
Gezenler ortada ama sen yoksun.
Tohum ekenekte, meyve daldadır,
Düzenler ortada ama sen yoksun…

Yanıktır, yüreği kokar evimin,
Yorgundur, sıvası akar evimin,
Kapısı dağlara bakar evimin,
Hâzânlar ortada ama sen yoksun…

Umut kovalayıp hayâl kurmaktan,
Dalga dalga kıyılara vurmaktan,
Yorgun düştüm yokluğunu sarmaktan,
Kızanlar ortada ama sen yoksun…

Muhatap yok, bölüşemem kozumu,
Annem bile beğenmiyor pozumu,
Takvim silkeliyor ince tozumu,
Tozanlar ortada ama sen yoksun…

Urbam buruş buruş, kunduram çamur,
Ölüdür kürkünü soyduran samur,
Kaç kez çiçek açtı koca ıhlamur,
Sezenler ortada ama sen yoksun…

Vakit düz ikindi bacalar tüter,
Gece olur ishak kuşları öter,
Ne acı azalır, ne hasret biter,
Yazanlar ortada ama sen yoksun…

Bir türlü kırılmaz bu sen zinciri,
Kim takar bu bilek kesen zinciri?
Hayatım bir garip desen zinciri
Çizenler ortada ama sen yoksun…

Rüzgâr kapı kapı gezer evleri,
Şehri basar Kaf Dağı'nın devleri,
Aşmak çok zor aşk yolunda şevleri,
Çözenler ortada ama sen yoksun…

Bahaeddin KARAKOÇ (Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri – Dolunay Yay. 2005 / Ankara)


Bahattin Karakoç
 
Yağma

Şu şaşkın dünyada yer-gök alçaldı,
Bir yağma başladı çalanlar çaldı.
Kefenmiş, rütbeymiş, makammış derken;
Ne ehliyet kaldı, ne mezar kaldı...


Bahattin Karakoç
 
Geri
Üst