Felsefe hakkında ansiklopedik bilgi

qυєєη

Elit Üye
Apple Sever
Katılım
19 Haz 2018
Konular
70
Mesajlar
429
Tepkime puanı
121
Puanları
2,254
Felsefe, varlık, anlam ve öz sorunlarının eleştirel bir yaklaşımla araştırılmasına ve varılan sonuçların sistemli bir biçimde ortaya konmasına yönelik düşünsel etkinlik.


Søren Kierkegaard

Eski Yunan kültüründen doğmuş, uygarlık tarihinde merkezî bir yer tutmuştur.


Yunanca philosophia (philia, "sevgi" ve sophia "bilgelik") sözcüğünden gelir. Filozof (phi-lisophos) sözcüğünü, "şeylerin yapısını araştıran kişi" anlamında ilk kullanan
Herakleitostur.


Platonun öğrencilerinden Herakleides Pontikos bu sözcüğü ilk kez
Pythagoras''ın kendisi için kullandığını söylemişse de bu bilgi fazla güvenilir değildir.

Kökeni
İÖ 6. yüzyılda


Ionya adı verilen bölgede (bugünkü
İzmir ve


Aydın illeri ile karşılarındaki adalar) "fizikçiler" ya da


doğa filozofları diye bilinen
Sokrates öncesi filozoflar, evrenin ve maddenin yapısını araştırmış, bu yapıyı oluşturan ilk öğe ya da temel ilkeyi (
arkhe) bulmaya çalışmış, maddenin özü üzerine sordukları soruları da ilk kez, içindeki öğelerle yanıtlamışlardır.


Thomas Aquinas
Batılı anlamda ilk filozof sayılan
Thalese göre bütün varlıkların ilk öğesi suydu. Onu izleyen


Anaksimandros
apeiron (sınırsız) denen tözü,
Anaksimenes ise aeri (hava) ilk ilke olarak kabul etti. Aynı geleneği sürdüren Herakleitos bir adım daha atarak evrendeki oluşumları dört temel madde (hava, ateş, su, toprak) arasındaki dönüşümlerle açıklamaya çalıştı.


Empedokles ise, bir yandan değişmeyen, bütünlüklü bir evren kuramı getiren
Parmenidesin etkisinde kaldı; bir yandan da eski geleneği sürdürerek maddenin dört temel öğe ya da herşeyin "kökü" {risomatd) olan ateş, hava, su ve topraktan oluştuğunu ileri sürdü. Bu geleneğin vurguladığı başlangıç kavramı Platonda zamansal öncelik anlamı taşımaktan çıkıp varlığın öyle olmasını sağlayan ilk biçimlere ya da idealaia dönüştü.


Rene Descartes
Felsefi düşüncenin temelini oluşturan bu tür soru ve yanıtlara farklı düşünce sistemleri içinde de rastlanır. Önceleri mitoslarda, daha sonra hem Doğu, hem de Batı dinlerinde evrenin ve maddenin yapısı üzerine sorular sorulmuştur. Ama getirilen yanıtlar her zaman doğaüstü güçlerden kaynaklanan bazı kalıplaşmış inanç sistemlerine dayanmış, araştırılmadan benimsenmiştir. Felsefi düşünce biçiminin özelliği ise bu tür inanç sistemleri yerine theoria (kuram) üzerine kurulu bilgiye yönelmesidir.


Sokrates'in ölümü (Jacques-Louis David 1787)
Oluşumunu ve gelişimini izleyen yüzyıllar içinde felsefe bilimsel düşünce biçiminin ve bilimin yolunu açmış, zaman zaman da bilimin yanında yer almıştır. Ama son bir iki yüzyılda bilimler özelleşmiş, uzmanlaşmış ve felsefeden kopmuştur. Felsefe ve bilim öncelikle konuları ve yöntemleri bakımından farklılaşmıştır. Bilimler daha çok duyuma ve deneye öncelik verirken felsefe bunlardan da yararlanarak tikel deneyimlerden bağımsız düşünce biçimine ve
a priori bilgiye ağırlık vermiştir. Bilim kesin sonuçlar içeren, kanıtlanabilir bilgiler verirken felsefe neyin, nasıl bilinebileceğini araştırmış, bilimin ve bilimsel bilginin yapısı üzerine de soru sormuş ve yanıt getirmiştir.

Felsefenin konuları

William James
Filozoflar genellikle




varoluş veya
varlık,
ahlak veya iyilik,
bilgi,
gerçek ve
güzellik konularıyla ilgilenmişlerdir. Philosophia, bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına gelmektedir. Filozofda bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.

Tarihsel olarak birçok filozof dini inançlara veya bilime de eğilmiştir. Filozoflar genellikle bilimin dışında kalan bu kavramlarla ilgili kritik sorular sorarlar. Felsefe nedir sorusunun cevabının aranması da bir felsefi uğraştır. Filozoflar genellikle şu soruların cevaplarını ararlar:

Gerçek nedir? Bir ifadeyi nasıl veya niye doğru veya yanlış olarak tanımlarız? Nasıl karar veririz?
Bilgi mümkün müdür Bildiğimizi nasıl biliriz? Doğru bilginin kökeni ve sınırları ?
Ahlaken doğru veya yanlış hareketler (veya değerler, veya kurumlar) arasında bir fark var mıdır? Hangi hareketler doğrudur, hangileri yanlıştır? Değerler mutlak mı, izafi midir? Yani nasıl yaşamak gerekir? Ahlakın kaynağı nedir ?
Gerçeklik nedir ve neler gerçek olarak nitelendirilebilir? Gerçek olan şeylerin doğası nedir? Bazı şeyler algımızdan bağımsız olarak var olabilir mi? Zaman ve mekanın doğası nedir? Düşünme ve düşüncenin doğası nedir? Birey olmak ne demektir?
Güzel nedir? Güzel şeylerin farkı nedir?


Sanat nedir?
Din kavramının kökeni nedir ? Tanrı insanların korkularından kaynaklanan bir varsayım mıdır ? Tanrı var mıdır ?
Varlık, zaman ve mekan arasında ne tür bir bağ vardır? Esasen bu kavramlar arasında herhangi bir bağ var mıdır?

Antik Yunan felsefesinde, yukarıdaki sorulardan ilk beşi sırasıyla, analitik veya
mantıksal,


epistemoloji,
etik,
metafizik ve
estetik olarak adlandırılırdı. Bunların dışında da konular vardı ve bu tanımlamaları ilk kez kullanan
Aristo aynı zamanda
politika, modern
fizik,
jeoloji, biyoloji, meteoroloji ve astronomi'yi de felsefenin konuları arasına almıştır. Yunanlılar Sokrates'in etkisiyle bir Analiz geleneği geliştirmişler ve konuyu daha iyi anlamak için parçalarına ayırmışlardır.


Gottlob Frege
Diğer gelenekler bu tip tanımlar kullanmamış veya aynı temaları ön plana çıkartmamıştır. Hint felsefesi Batı felsefesi ile benzerlikler taşısa da, binlerce yıldır felsefe ile ilgilenmiş olsalarda Japonca, Korece ve Çince'de felsefe kelimesi 19.yy'a kadar yoktu. Özellikle Çinli filozofların Yunanlılara göre farklı bir sınıflandırması vardı. Tanımlamaları da genel özelliklere değil çoğunlukla metaforikti ve aynı anda birkaç konuya ilintiliydi . Ancak batı felsefesinde de konular arasında kesin sınırlar yoktur ve 19.yy'a kadar batı filozoflarının çalışamalarında konusal bir ayrım yapılmamıştır. Gerçek felsefe Rönesans sonrası Alman İdealizmi sonrasında doruk noktasına ulaşmıştır.

Amacı ve yöntemi

Thomas Hobbes
Felsefi düşünce insanın evreni içinde kendi varlığını merak etmesiyle ve bu konuda sorular sormasıyla başlar. Felsefe için merak etmek ve soru sormak yeterli değildir. Sorulara sistemli bir açıklama getirmek de önemlidir. Aynı zamanda getirilecek olan açıklamanın sistemli veya sistemsiz olması gerektiği de felsefenin bir sorusudur. Felsefi düşünüş sıradan düşünüşten tamamen farklıdır onun ayırt edici özelliği kavramsal ve soyut olma çabasıdır. Felsefi düşüncenin yöntemleri insana hemen her konuda akıl yürütebilmesi için gerekli temelleri sağlar. Felsefe eleştirel bir düşünüş biçimidir. Felsefi düşünce önceden kazanılmış bilgiler üzerine bir düşüncedir.

Felsefe diğer disiplenlerden sorgulama yöntemiyle ayrılır. Filozoflar, ilginç, harika veya şaşırtıcı buldukları bir konudaki şüpheleriyle ilgili anlaşılır örnekler verebilmek için, genellikle sorularını problemler veya bilmeceler olarak çerçevelendirirler. Bu sorular genellikle bir inanca ait varsayımlarla veya insanların karar vermek için kullandıkları yöntemlerle ilgilidir.

Filozoflar problemleri mantıksal bir şekilde ortaya koyarlar. Tarihsel olarak geleneksel mantığın kıyaslarını, Frege ve Russell'dan itibaren de sembolik mantık kullanır ve daha sonra kritik okuma ve fikir yürütmelerle bir sonuca doğru ilerlerler. Sokrat gibi, tartışmayla, veya diğerlerinin ileri sürdükleri fikirlere cevap vererek, veya dikkatli kişisel düşünmeyle cevap ararlar. Filozoflar bu yöntemlerin birbirine göre üstünlükleirini tartışa gelmişler, örneğin felsefi "çözümlerin" nesnel, kesin yani gerçeklik hakkında bilgi veren mi; yoksa konuştuğumuz dilin mantığına açıklık kazandıran veya hatta kişisel terapi mi olduğunu sorgulamışlardır.

Dil filozofun en önemli aracıdır. Analitik felsefede felsefi yöntemle ilgili tartışmalar felsefe ve dille ilgiliydi. Kıta Avrupa'sı felsefesinde de benzer kaygılar vardır. Meta-felsefe, yani felsefenin felsefesi, felsefi problemlerin, felsefi çözümlerin ve problemden çözüme gidişteki yöntemlerin doğasını araştırır. Bu tartışmalar aynı zamanda dil ve yorum üzerine yapılan tartışmalarla da ilgilidir.Yani felsefe düşünce ve mantık bilimi olup her şey hakkında birçok şey bilme sanatıdır.

Gelişimi
Eski Yunanda dinsel hayranlığın zamanla evrenin ilkelerine ve öğelerine ilişkin bir meraka dönüşmesi, felsefi düğünce biçiminin temelini oluşturdu. Önce içinde yaşadıkları evreni anlamaya çalışanlar, daha sonra içinde yaşadıkları toplumun ve birlikte yaşadıkları insanların yapısını anlamaya çalıştılar. Toplumsal ilişkilerden doğan sorunlar ve bunların çözümü öncelik kazandı. Kozmolojik spekülasyonların yerini ahlaki ve siyasi kuramlar aldı. Sokratesin insanlara ne olduklarını göstermek için sorduğu sorular Platon ve Aristoteleste felsefe sistemleri haline geldi. Hıristiyanlık felsefeye yeni bir görev yükledi. Augustinus ve Kilise Babalan Platon ve Aristotelesi kendi amaçları doğrultusunda yorumlayarak yaratılış, inanç, us ve gerçek gibi konuları açıklamada kullandılar. 12. yüzyılda yapılan Aristoteles çevirileri, 13. yüzyılın Skolastik felsefesine yolu açtı ve Albertus Magnus, Thomas Aquinas , Roger Bacon ve Duns Şcotus gibi filozofların düşünce sistemlerini etkiledi. Ortaçağın sonlarına doğru, tümellerin bir gerçeklik olarak varlığını reddeden adcı Ockhamlı William ve mistik deneyimlerinden yola çıkarak Tanrının Tanrı olarak varlığını insanların ona yakanları ile bağımlı kılan Üstat Eckhart, yeni bir düşünce biçimine yol açtılar.



Bentham
Rönesansla birlikte felsefe laikleşti ve "ilahiyatın hizmetçisi" olmaktan çıktı. Bu kez doğal dünyanın gizleri ve derinliği gibi konulara eğilmeye başladı. 17. yüzyılın önde gelen filozoftan doğabilimlerinin temellerini araştırmaya koyuldu. Onların başarıları da Aydınlanma çağı filozoflarını bilgi felsefesine ve zihnin yapısını incelemeye yöneltti. Deneycilik ve usçuluk arasındaki uçurum gittikçe açıldı ve bilginin kaynağı sorunu uzun süre birincil araştırma konusu oldu. 19. yüzyılda Alman idealizmi doruğuna ulaşırken, olguculuk ve maddecilik onun karşısında yer aldı. Bu sistemlerin dışında kalan bağımsız düşünce biçimlerinin örnekleri de ( Schopenhauer ve Nietzsche gibi) gene bu yüzyılda ön plana çıktı.


Edmund Husserl
20. yüzyılda bir yandan Marksizm hem düşünce sistemlerini, hem de toplum yapısını etkilerken bir yandan da kara Avrupa sında ortaya çıkan varoluşçuluk ile Anglo-sakson geleneğinin ürünü olan analitik felsefe yüzyıla damgalarını bastı.
Temel ayrımlar
Felsefenin genel bir tanımının yapılmasının zorluğu, filozoflann ilgi alanlarının olduğu kadar bu alanlar içinde araştınlmaya değer gördükleri konuların da farklılığından kaynaklanır.


Plato
13. yüzyıl Dominiken papazlarından Thomas Aquinas ve 18. yüzyıl İrlanda Kilisesi piskoposlarından George Berkeley gibi düşünürler felsefeyi dinin gerçeklerini ispat etme yolu olarak görmüş, maddeci ve uşçu yönlerinden anndırmaya çalışmıştı. İÖ 6. yüzyılda Pythagoras, Rönesansın sonlarına doğru Rene Descartes, 20. yüzyılda da Bertrand Russell birer felsefeci olduklan kadar matematikçiydiler; onlara göre evren ile insan bilgisi üzerine görüşleri de büyük ölçüde, sayı kavramı ve tümdengelim yöntemi ile belirlenmişti. Platon, Thomas Hobbes ya da John Stuart Mill gibi filozoflar ise siyasal düzen ve toplum yaşamı ile ilgilenmiş, felsefi görüşlerinin hepsi insanın toplumsal ve siyasal davranış-lannı değiştirmeye yönelik olmuştu. İlk doğa filozoflan gibi Roger Bacon ve 20. yüzyılda Alfred North Whitehead doğal dünyanın fiziki bileşimini araştırmaya girişmiş, daha çok doğabilimlerine eğilmişti.


Ferdinand de Saussure
Bütün bu farklı yaklaşım biçimlerinden, felsefe tarihi içinde monist, dualist ve çokçu görüşler; maddeci ve idealist görüşler, adcı ve gerçekçi görüşler; usçu ve deneyci görüşler; yararcı ve etik görüşler ortaya çıktı. Bunlara bağlı olarak da bilgi felsefesi, etik, bilim felsefesi, hukuk felsefesi, devlet felsefesi, sanat felsefesi gibi felsefe disiplinleri doğdu. Karşıt görüşler temelde eleştirel ve kurgusal olarak adlandınlabilecek iki yaklaşım biçiminden kaynaklanıyordu. Bu iki yaklaşım biçimi de iki farklı yöntemle açığa çıkıyordu: Analiz ve sentez. G. E. Mooreun Principia Ethica ( 1903; Etiğin İlkeleri) adlı yapıtı birincisine örnektir. Yapıtta "İyi nedir?" gibi genel bir sorudan yola çıkılarak bir dizi alt soruya geçilir; anlamlar tek tek ele alınır ve giderek daraltılır. Platonun Politeiası (Devlet, 1958, 1980) ise ikinciye örnektir. Adalet ile ilgili yalın bir sorudan yola çıkılarak gittikçe daha fazla kavram ele alınır; önce etik, sonra politika, eğitim kuramı ve bilgi kuramı bu temel üzerine kurulur.


Immanuel Kant
Analitik ya da eleştirel yaklaşımda herhangi bir konu açık seçiklik ilkelerine göre ayrıştırılır. Aristoteles, Petrus Abaelardus, David Hume, Rudolf Carnap, Russell ve Moore bu yöntemi kullanan başlıca filozoflardır. Sentetik ya da kurgusal yaklaşımda ise bütünün anlaşılmasına çalışılır; tek tek parçalar bir araya getirilir. Bu yöntemi kullanan başlıca filozoflar arasında Parmenides, Platon, Aquinolu Tommaso, Spinoza, G. W. F. Hegel ve Whitehead sayılabilir. Bu tutumlara ek olarak, Descartes, Immanuel Kant, Arthur Schopenhauer, Friedrich Nietzsche ve Karl Marx gibi düşünürler de sistemlerine kendi özgün damgalannı vurmuşlardır.
Batı felsefesi
Batıda felsefe Eski Yunan uygarlığı ile başlamıştır. Ünlü batılı filzoflardan bazıları; Socrates, Platon, Aristotales, Thomas Aquinas, Michel de Montaigne, Francis Bacon, Rene Descartes, Baruch Spinoza, George Berkeley, John Locke, David Hume, Jean-Jacques Rousseau, Immanuel Kant, George Wilhelm Friedrich Hegel, Arthur Schopenhauer, Søren Kierkegaard, Friedrich Nietzsche, Gottlob Frege, Bertrand Russell, Henri Bergson, Edmund Husserl, Ludwig Wittgenstein, Martin Heidegger, Jean-Paul Sartre, Theodor Adorno, Jacques Derrida, Willard van Orman Quine ve Karl Popper.
Doğu felsefesi
Hintdisan ve Çin''de başlyan doğu felsefesinin ünlü filozofları arasında; Kapila, Yajnavalkya, Gautama Buddha, Akshapada Gotama, Nagarjuna, Konfiçyus, Lao Zi (Lao Tzu), Zhuang Zi (Chuang Tzu), Mencius, Xun Zi, Zhu Xi, Wang Yangming, Dharmakirti, Sankara, Ramanuja, Vivekananda, Aurobindo ve Sarvepalli Radhakrishnan.
 
Geri
Üst