- Adım
- Öznur
- Cihaz
- iPhone 11
- Katılım
- 13 Haz 2018
- Konular
- 1,107
- Mesajlar
- 5,271
- Çözümler
- 14
- Tepkime puanı
- 4,605
- Puanları
- 3,064
- Yaş
- 39
- Konum
- Türkiye
İlkçağ, İsa'dan önce dördüncü binyıldan, isa'dan sonra beşinci yüzyılın sonlarına kadar uzayan tarih süresini kapsar, ilkçağda bugünkü anlamıyla felsefenin, eski Yunanistan'da ortaya çıktığını söyledik. Böylece, felsefenin ilkçağ tarihi, İsa'dan önce sekizindi yüzyıldan İsa'dan sonra beşinci yüzyıla kadar uzayan zaman kesitini kapsamaktadır.
Felsefe tarihinin bu başlangıç dönemi, «antik felsefe» diye de adlandırılır. Demek ki, antik felsefe içinde hem eski Yunan hem de Roma felsefesinin ele alınması gerekir. Ne var ki, Romalılar, eski Yunan felsefî düşüncesine köklü ve büyük değişiklikler getirememişlerdir. Bundan ötürü, kitabımızda vermeğe çalıştığımız felsefe tarihi özetinde, antik felsefe bölümünün ağırlık noktasını eski Yunan felsefesinin tarihi teşkil edecektir.
Antik felsefe ya da ilkçağ felsefesi, genel olarak şu bölümlere ayrılır:
1. Sokrates - öncesi filozoflar: Bunlar, Sokrates'ten önce yaşamış olan bütün yunan filozoflarıdır; 2. Klasik felsefe çağı: Bu çağı, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi üç büyük filozof temsil eder; 3. Helenistik çağ: yani, Aristoteles'in ölümünden (İ.Ö. 322) İsa'nın doğuşu¬na kadar uzanan süre; 4. Roma çağı: Bu çağ, İsa'nın doğu¬şundan beşinci yüzyılın sonlarına kadar uzanır.
Antik felsefenin ilk döneminde ele alınan temel soru, " evrenin kaynağı, tabiatın nereden geldiği, varlıkların nereden ve nasıl türediği sorusudur. Bu ilk dönemde, yunan felsefesi, tabiata yönelmiş ve tabiatın sırlarını açığa vurmaya çalışan bir düşünce çabasıdır, ikinci dönemde, özel¬likle Sokrates ile birlikte, «insan nedir?» sorusunun ve ahlâk probleminin önem kazandığını görürüz. Böylece, felsefî düşüncenin nesnesi, tabiattan insana; insan hayatına, manevî değerlere yönelmiştir; bunları araştırır. Yine aynı dönemde. Platon ve Aristoteles gibi filozoflarla birlikte, felsefe, hem tabiatın hem insanın kavranılmasına yönelir yani evrensel bir bilgi olmak amacını gözönünde tutar.
Üçüncü devrede ise Ştoalılar ve Epikuros'çuluk akımlarıyla, felsefenin «ahlâklı (erdemli) hayat nedir?» ve özellikle «insanın mutluluğu nerededir?» sorusuna yöneldiğini görüyoruz. Dördüncü dönemde, felsefe ile hıristiyan dini inancının karşılaşması sözkonusudur.
Felsefe tarihinin bu başlangıç dönemi, «antik felsefe» diye de adlandırılır. Demek ki, antik felsefe içinde hem eski Yunan hem de Roma felsefesinin ele alınması gerekir. Ne var ki, Romalılar, eski Yunan felsefî düşüncesine köklü ve büyük değişiklikler getirememişlerdir. Bundan ötürü, kitabımızda vermeğe çalıştığımız felsefe tarihi özetinde, antik felsefe bölümünün ağırlık noktasını eski Yunan felsefesinin tarihi teşkil edecektir.
Antik felsefe ya da ilkçağ felsefesi, genel olarak şu bölümlere ayrılır:
1. Sokrates - öncesi filozoflar: Bunlar, Sokrates'ten önce yaşamış olan bütün yunan filozoflarıdır; 2. Klasik felsefe çağı: Bu çağı, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi üç büyük filozof temsil eder; 3. Helenistik çağ: yani, Aristoteles'in ölümünden (İ.Ö. 322) İsa'nın doğuşu¬na kadar uzanan süre; 4. Roma çağı: Bu çağ, İsa'nın doğu¬şundan beşinci yüzyılın sonlarına kadar uzanır.
Antik felsefenin ilk döneminde ele alınan temel soru, " evrenin kaynağı, tabiatın nereden geldiği, varlıkların nereden ve nasıl türediği sorusudur. Bu ilk dönemde, yunan felsefesi, tabiata yönelmiş ve tabiatın sırlarını açığa vurmaya çalışan bir düşünce çabasıdır, ikinci dönemde, özel¬likle Sokrates ile birlikte, «insan nedir?» sorusunun ve ahlâk probleminin önem kazandığını görürüz. Böylece, felsefî düşüncenin nesnesi, tabiattan insana; insan hayatına, manevî değerlere yönelmiştir; bunları araştırır. Yine aynı dönemde. Platon ve Aristoteles gibi filozoflarla birlikte, felsefe, hem tabiatın hem insanın kavranılmasına yönelir yani evrensel bir bilgi olmak amacını gözönünde tutar.
Üçüncü devrede ise Ştoalılar ve Epikuros'çuluk akımlarıyla, felsefenin «ahlâklı (erdemli) hayat nedir?» ve özellikle «insanın mutluluğu nerededir?» sorusuna yöneldiğini görüyoruz. Dördüncü dönemde, felsefe ile hıristiyan dini inancının karşılaşması sözkonusudur.