Sosyalizm veya toplumculuk, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan bir düşünce sistemidir. Bununla birlikte, sosyalizmin fiili anlamı uygulamada zaman içinde değişmiştir. Siyasi bir terim olması nedeniyle, sınıfsız bir toplumun oluşturulması amacıyla, devrim ya da toplumsal evrimle örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sosyalizm, kökenlerini sanayileşme dönemindeki aydınlanma düşüncesinde dile getirilen siyasal ve sosyal eşitlik isteğinden almıştır. Giderek artan bir şekilde modern demokrasilerde de sosyal reformlar üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır. Sosyalizm ve sosyalist terimi, bir dizi ideolojiye, bir ekonomik sisteme, varolmuş yahut varolan bir devlete işaret edebilir..
Marksist teoride sosyalizm, kapitalizmin yerini alacak ve daha sonra sosyalist yapı kendiliğinden söneceğinden komünizme dönüşecek bir topluma işaret eder. Marksizm sosyalizmin teorik ve felsefi zemini,komünizm sosyalizmin ardılı olarak gelişecek toplumsal sistemdir.
Terimin ilk kullanılışı 19. yüzyılın başına kadar gider. İlk kez 1827’de İngilizcede, özgönderimsel olarak, Robert Owen’ın takipçilerini adlandırmak için kullanılmıştır. Fransa’da, yine özgönderimsel olarak, 1832 yılında l’Encyclopédie nouvelle’deki Saint-Simon, ardından Pierre Leroux ve J. Regnaud’un fikirlerinin takipçisi olanlar için kullanılmıştır. Kelimenin kullanımı hızlı bir biçimde yayıldı ve değişik zamanlarda ve yerlerde değişik şekillerde kullanıldı. Farklı kişiler ve gruplar kendilerini sosyalist ve sosyalist karşıtı olarak tanımladılar. Sosyalist gruplar arasında büyük farklılıklar olmakla birlikte, neredeyse hepsi, toplumun seçkin bir azınlığına hizmet etmektense halk çoğunluğuna hizmet eden bir iktisat bilimiyle birlikte, dayanışma prensiplerine göre işleyip, eşitlikçi toplumu savunarak, sanayi ve tarım işçileriyle birlikte mücadele eden, 19. ve 20. yüzyıla dayanan bir ortak tarihle bağlandıklarını kabul edeceklerdir.
Marksistlere göre (özellikle Friedrich Engels’e göre), insan doğasının ve insanın erken toplumsal modellerinin özniteliklerinden olan sosyalist modellerin ve fikirlerin izi insanın toplumsal tarihinin başladığı dönemlere kadar sürülebilir. 18. yüzyıldaki aydınlanma sırasında, Marki Condorcet, Voltaire, Jean-Jacques Rousseau, Diderot, Abbe de Mably ve Morelly gibi devrimci düşünür ve yazarlar Fransız toplumundaki hoşnutsuz toplumsal tabakaların entelektüel ve ideolojik dışavurumunu sağladılar. Bu dışavurum o sıralar ancien regime tarafından iktidarın dışında tutulan burjuvayı bile kapsamakla birlikte, daha sonra sosyalizmin kök salacağı “genel” sınıfları da kapsıyordu.
En erken modern sosyalist gruplar bireycilikten çok genel refah, rekabetten ziyade işbirliği, sınaî ya da siyasi liderler ya da yapılardan ziyade emekçiler üzerine yoğunlaşan ortak özellikleri paylaşıyorlardı. Genelde sınıf çatışması terimleriyle düşünmüyorlardı ama zenginliğin fakirlerin yaratacağı yeni bir toplumdan doğacağını iddia ediyordu. Özel mülkiyete meydan okuyan sınıf çatışması ve buna eşlik eden proletaryanın devrimdeki özel rolüne dair fikirler, Fransız İhtilali’nin başarısız aktörlerinden biri olan François-Noël Babeuf’ün Eşitler Komplosu girişiminde en erken köklerini bulur. Daha sonra sosyalizmin Marksist dalıyla bu fikirler büyük gelişme göstermiştir.
Elie Halevy, sosyalizm teriminin farklı toplum ve ekonomi düzenlemelerini destekleyen birbirinden bağımsız iki grup tarafından icat edildiğini belirtir: Saint-Simoncular ve olasılıkla Pierre Leroux tarafından 1831–33 arasında ve Robert Owen’ın izleyicileri tarafından 1835 yıllarında.
1848 Devrimi zamanında birbiriyle çekişen çeşitli “sosyalizmler” vardı. Bunların en sözü geçenleri Saint-Simon, Owen ve Charles Fourier tarafından bulunanlardı. Karl Marx ve Friedrich Engels büyük ihtimalle kendilerini ütopik sosyalizm olarak tanımlanan ideolojilerden ayrı tutmak için, bu sırada kendilerini komünist olarak niteliyorlardı. (Engels Marksizmi tanımlamak için daha sonra bilimsel sosyalizm terimini kullandı.)
Kullanıldığı bağlama göre, sosyalizm terimi bu ideolojilere ya da doğrudan doğruya onların kökenlerine işaret ediyor olabilir. Bu durum, terimi çok geniş bir bakışa yaymakla birlikte, hepsi de feodal ve kapitalist toplumların küçük bir ekonomik elit kesim için işlediğini ve artık bu toplumun ortak yarar için işletilmesi gerektiği düşüncesindedir. “Sosyalist” ideolojiler ekonomik rekabet yerine ekonomik işbirliğini vurgularlar; hemen hemen hepsi bir çeşit ekonomik planlama düşüncesindedir (çoğu, ama hepsi değil, merkezi planlama tarafındadırlar). Hepsi en azından üretim araçlarının – ve en azından bazı malların ve hizmetlerin dağıtımının – kolektif ve ortak sahipliğini savunur.
Tarihsel olarak, sosyalizm düşüncesi örgütlü emeğin yükselişiyle el ele yürümüştür. Dünyanın birçok yerinde, bu ikisi hala birbiriyle yakından ilişkilidir; diğer bölgelere çok farklı harekete sahiplerdir.
19. yüzyıldan beri, sosyalist fikirler gelişti ve birçok farklı akıma ayrıldı. Sosyalizm etiketini kullanan dikkate değer ideolojiler:
savaş sosyalizm(savolizm)
Özgürlükçü Sosyalizm
Anarşizm
Anarko Sendikalizm
Anarko Komünizm
Konsey Komünizmi
Ortak-Diktatörlük
Otonomist Marksizm
Komünizm
Demokratik Sosyalizm
Enternasyonal Sosyalizm
Sendikalizm
Ütopik Sosyalizm
Kendilerini Marksist-Sosyalist gelenek üzerine kuran sosyo-politik otoriter hareketler:
Kastroculuk
Konsey Komünizmi
Hocaizm
Juche
Angka
Sol Komünizm
Leninizm
Lüksemburgizm
Maoculuk
Gonzaloculuk
Marksist Hümanizm
Stalinizm
Troçkizm
Sitüasyonizm / Durumculuk
Solun uzağında duran birçokları tarafından dikkate alınan sosyalizm biçimleri reformist ya da revizyonisttir. Bunlar:
Avusturya Marksizmi
Evrimci Sosyalizm
Fabyanizm
Sosyal demokrasi
Popüler sosyalizm
Yeşil sosyalizm
Sarı sosyalizm
Çin'e özgü sosyalizm ve Pazar sosyalizminin diğer biçimleri
Bernştayncılık
Kautskicilik
Titoculuk
Emek Siyonizmi