Türkçe Ezan

DanqerLine

Emekli Yönetici
Elit Üye
Apple Sever
Katılım
12 Haz 2018
Konular
286
Mesajlar
1,536
Tepkime puanı
831
Puanları
2,089
Ayasofya'da Türkçe Kuran okunduğu gece Atatürk, hafız Sadettin Kaynak'ı yanına çağırdı.

Tarih 3 Şubat 1932'ydi ve ertesi gün Ramazan ayının son cumasıydı.
Atatürk, elindeki Kuran tercümesinden bir hutbe konusu seçmişti. Bunu Hafız Sadettin'e verirken "Katiyen sarık istemem" dedi, "İşte bu gece giymiş olduğun elbise ile başı açık olarak okuyacaksın. Fakat hava soğuktur, paltonu giyebilirsin."

Hafız Sadettin ertesi gün Türkiye'de ilk kez Türkçe hutbe okuyacaktı ve Süleymaniye Camii'ndeki bu özel cuma için Atatürk, Kuran'dan şu ayeti seçmişti:

"Ey müslümanlar!.. Ulu tanrı buyuruyor ki, bazı insanlar 'Allah'a inandık, biz de müslümanız' derler. Böylelikle Allah'ı ve müminleri aldatmak isterler. 'Herkes gibi iman ediniz' denildiği zaman 'Biz aptallar gibi mi inanacağız' derler. Halbuki kendileri aptaldır. Allah'ın birleşmeyi emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünü fesada verenler hüsrandadır. Kitabı okuyorsunuz, hiç düşünmüyor musunuz?"

1930'lar Türkiye'sini gözünüzün önüne getirirseniz Atatürk'ün neden bu ayetleri ve neden Türkçe olarak okutmak istediğini daha iyi anlarsınız.

"Atatürk Reformları ve İslam" başlıklı kitabında yukarıdaki bilgileri veren Dr. Abdullah Mamız, ilk Türkçe ezanın da o gün, yani 3 Şubat 1932 tarihinde Ayasofya camiinde okunduğunu yazıyor. O Türkçe ezan şöyleydi:

"Tanrı uludur... Tanrı uludur... Şüphesiz bilirim, bildiririm... Tanrı'dan başka yoktur tapacak... Haydi namaza... Haydi felaha... Namaz uykudan hayırlıdır."

Ziya Gökalp, Vatan şiirinde bu uygulamanın anlamını şöyle mısralara döküyordu:

"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazda duanın,
Bir ülke ki,mektebinde Türkçe kuran okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdanın,
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın..."

Sonrası malum...
Daha Atatürk hayattayken başladı tepkiler...
Hatta Bursa'da iş küçük çapta bir isyana dönüştü. O noktada Atatürk, tepki olarak, inadına namazı da Türkçeleştirmeyi düşündüyse de çevresindekilerin ısrarıyla vazgeçti.

Ölümünden 10 yıl sonra, 4 Şubat 1949'da Ticani tarikatından iki kişi Meclis'in dinleyici locasından Arapça ezan okuyarak "eylem koydular".

Bir yıl sonra da Menderes iktidarı devir alır almaz ilk iş olarak Türkçe ezana el attı.

"Türkçe ezan o dönemki taasupla mücadele mecburiyetinden doğmuştu. Bugün o tedbirlerin devamına lüzum kalmamıştır. Biz millete malolmuş inkılapları savunacağız" dedi. Ve Türkçe ezan zorunluluğu Meclis çoğunluğunun oylarıyla kaldırıldı. Oysa "taasup" toprağa gömülmek bir yana, ortalığa dökülmüştü ve "millete malolmamış inkılaplar" hep çağdaşlık vaadeden reformlardı.
Türkiye o gün bu gündür Arapça ezanla uyanıyor.

4-5 yıl önce Bülent Çaplı ile Demirkırat belgeselini hazırlarken, bir Türkçe ezan sahnesi için yaptığımız çekimi anımsıyorum da tüylerim ürperiyor. Türkçe ezan yasak olmamasına rağmen, yanımızdaki müezzinle korku içinde Ankara'daki Maltepe Camii'ne girmiş ve gizliden gizliye çekim yapmıştık. Bizim müezzin elini kulağına koyup "Tanrı uludur... Tanrı uludur..." diye seslenince, caminin içindeki şaşkınlığı görmeliydiniz.

Türkçe, Türklere yabancı bir dil gibi gelmişti.

Burada Atatürk reformlarını ve Türkçe ezan kararını tartışacak değilim. Dikkat çekmek istediğim şey her köşebaşında bir heykelini ya da büstünü gördüğümüz, her parti liderinin konuşmasında, her hükümet programının paragraflarında karşımıza çıkan Atatürk'e aslında ne kadar uzak düştüğümüzdür.

Atatürk Cumhuriyeti'nin camilerinde bugün Türkçe ezan okumak bir cesaret işidir. Ve geçen hafta açıkça gördüğümüz gibi Atatürk'ün emekli savcıları kazara ağızlarından "Ezan Türkçe olmalı" lafını kaçırırlarsa aday oldukları "Atatürkçü" partiler o savcıları yaka paça kapı dışarı ederler. Ve o Atatürkçü savcılar da koltuk telaşına, hemen çark edip tükürdüklerini yalamak zorunda kalırlar. Atatürk'ün ülkesinde ne O'nun kurduğu partiden, ne bir başkasından bu konuda en küçük ses çıkmaz. Çünkü onların gözünde Atatürk, yüksekte bir heykelin adıdır sadece...

İdeolojik zeminini Ziya Gökalp'e dayandıran parti, Gökalp'in "Camiinde Türkçe ezan okunan ülkedir senin vatanın" mısrasını görmezlikten gelir.

Kürtlerin Kürtçe konuşmasına, Türklerin Türkçe ezan dinlemesine katlanamaz. Ama Türkçüdür, hem de Atatürkçüdür...

Bilmezler ki uzaklardan bir yerden yazılan ve yine uzaklarda kalmış bir el tarafından seçilen bir ayet der ki:
"Ey inananlar... Kitabı okuyorsunuz... Hiç düşünmüyor musunuz ?"

Can Dündar
 
Geri
Üst