Yılmaz Odabaşı Şiirleri

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
nevzat_celik.jpg

KENDİNE BENİM İÇİN GÜL VER


(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir;
sesi ses, sessizliği sensizlik bilir…)

Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut!
Çok ağrımış kendinin, siyah
ve ayaz kendinin.
Hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver...

Bak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,
teknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Bir gül ver söküldüğüm günler için
-ve önce kendinin ellerinden tut.-

Kendimin ellerinden tutunca,
içimden nehirler gibi akmak geliyor;
yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.
Geberesiye içip salaş meyhanelerde,
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor…

Tutunca kendimin ellerinden,
pusulasız gemilerde yatmak;
yaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kıpırtısız susmak geliyor…

Sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,
ömrümün içinden akmak geliyor...

(Sessizlik sensizliği ezbere bilir;
sensizlik her şeyi bilir...)

Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut;
sonra bana aşkı öğretmeyen kendimin
ellerinden...

Bak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,
günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Avuttuğum düşler için bana bir gül.
Bir
gül
pusulasız gemiler, sökülmüş günler için...

(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım;
sen kendinin ellerinden tut
ve kendine benim için bir gül ver.)

Kendine
bir
gül(ü) ver



AKSAMDIR

I
sulari
bogdu
dalgalar
...
ses hoyrat
sevinç yilgin
sakaklarim sonbahar

II
“muhbiri çogalmis sevdanin”
yapismis tenime ter
elime kir
sessizligin ortasinda bir deli rüzgar
aksamdir
avuçlarinda marmara’nin
aksamdir
siire karisti sular
sularda çogalir sevdalar
ellerim ah! ellerim
nasil
anlatsam
gece
gece kokuyor çocuklar

--------------------------------------------------------------------------------

FIRE VEREN COGRAFYA'DA

O dügün gecesi Mardin’de çektirdigimiz resim benden söz eder.
Yüzüm, bu öksüz ülkenin bütün sabrini kusanmis
Örtülmüs perdeleri gülümsemenin
Demek Mardin’de biraz aksammis...

O kent hala albümlerden, Kadir’den ve Lütfü’den
Birisi sevgilisi tutuklu bir genç kiz kederinden
Birisi gidilemeyen kentlerden nar mevsiminden söz eder.

Ve yürürüz,
Yürümek her bahar papatya kokulariyla sarhos
Sonra merakla açtigim mektup:
“Çankiri cezaevi, Görülmüstür”, Kadir’den
Zarfta o dügün gecesi Mardinli resim
Ve bir hükümlü merhaba bizden söz eder.

Öylesine çoktuk ki ve çoktu Kadir
Daha çogaltir kendini tas odalarda
Her geçen gün fire veren bu cografyada...

--------------------------------------------------------------------------------

GENELLEME

ariniyor, deviniyor gökyüzü
toz
ve ter karisiyor hayatima

uzak git bölünüp dagilan eksilip savrulan ne varsa! ...

merhaba dogrulup dirilten yanm
ve deli dizelerime biriken çiglik
merhaba
ugultusu rüzgarlarin bahar aksamlarinda

arnyor, deviniyor gökyüzü
akiyor zaman
sevdalar karisiyor hayatima

--------------------------------------------------------------------------------

IKININ SIIRI

bugün iki kez yagdi yagmur
iki kez eskidim sanki

iki ömrü kolkola yasadim
biri nergis bahçesi, digeri mahser yeri

hep iki sömine yandi yüregimde
birinde atesti digerinde kül

ve iki kez asik oldum
bundandir iki kez ölmüslügüm

sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü
simdi sömestrdeyim

ilk iki kitabimdan sonra sitmaya tutuldu coskum
daha depremlerdeyim

ve iki kere iki
kitabimda benim

ya çok eder
ya sifir...


--------------------------------------------------------------------------------

KURTULAMAZSIN

-35 yasima-

önce sesini
sonra yankisini çaldirdin su beton ormaninda
bu kent de tükürdü asklarina
kal orada!
artik hiçbir seyden kurtulamazsin
islanmissin bir kere oglum
yas gününde
kuruyamazsin...

--------------------------------------------------------------------------------

NEYI ANLATIYORUM BEN
BIR OZAN ÇIRAGI BILE OLAMAZKEN

isidi
öfkemde dolandi gün alli-mor
neydi az önce
o zifiri karanlik
agarmadan ortalik

selam civan dost
bozkir mi uyanan
güne dönmüs çorak toprak
seslerle hele yokla kendini

bahçesi olurmus acilar ülkesinin
tomurcuksuz, çiçeksiz
çocuklari oyuncaksiz, sekersiz

önceleri böyle degildi insan
bir alageyik seker ormanda
magrur, atik
acilar yürür insanlarla yollarda

insan,

ilkyaza vuran
öfkeye gül sunan
dogruya dost, egriye düsman

sevda olmali
karanin karanliginda
pusatsiz
sevda olmali
bir uçtan bir uca aglamaksiz

ve haber haber olmali
ölümün sesi toktur
çocuklar duymamali

bak civan dost
mevzilenmis aci
bilenir topragin avuçlarinda

birseyler demelisin artik
neyi anlatir duvakli güzellikler
neyi anlatiyorum ben
bir ozan çiragi bile olamazken


--------------------------------------------------------------------------------

PUSUDA YALNIZLIK

karacadag
yamaçlarinda kardelen çiçekleri
her bahar umuda rengini verir
ve her bahar
dicle’de ak köpüklere üsüsür papatyalar

siverek düzü
hayata vurgun yürekli yigitleri
ve sabahin eteklerinde ter taneleriyle
“memleketimdir benim”

orada
tüfekler yaglanir kerpiç damlarda
türkü kaçak
tütün kaçak
kaçak çay bugulanir savki vurur maglara
ve korku ve umut ve can pusuda
pusuda yalnizlik

karacadag,
önü diyarbekir’dir
ben hüznü avuçlarken ora mahpuslarinda
bulutlarla yalpalayan rüzgarlari resmedip
bakip bakip iç çekerdim doruklarina

karacadag,
patikalarinda ceylan ölüleri
ve bakir renkli gögüslerimizde görkemli günesiyle
sabira tutunan sevdalarin gönüllü erleriydik
ve yollarimizda ayaklarimiza batip çikan devedikenleri
özlemler biraz uzak biraz diri
bekleyislerde alçalip yükselirken köpük köpük yalnizlik

--------------------------------------------------------------------------------

VAR GIT ARTIK

buralarda gece uzun
gün isigi yakindir
var git artik
bakma ardina
ölüme fazla sokulma ama
düsün ki
mevsim rüzgarlarinin savurdugu
bir orman insan
sev onu, sokul, konustur
doludur fazla üstüne varma

hep susmak
susmak...
yetmiyor bazen
iste bu yüzden
bütün isiklari yanmali yeryüzünün
ozanlar herseyi anlatmali

var git artik
aciyi asindirma
tut
ve at sevdaya uzaan çaglayana
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
BEN BİR ERKEN AKŞAM


Ben mızrabı kırık bağlama,
ben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba;
savurdum yüreğimi erken göçen kuşlara…

Ben geride kimsesi kendi kalmış.
Bir yalnız bulut terk edilmiş ufukta.
Islıkla türküler söyledim zifiri sokaklara…

Ben okyanuslarda yalnız bir taka.
Hep özlettim kendimi kıyılara,
hep özettim ünlemlere, hep özet sorulara…

Yaslanıp bir gülün kokusuna,
dağıttım ömrümü incinmiş notalara,
dağıttım gençliğimi terli ayrılıklara…

Ben mızrabı kırık bağlama,
ben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba;
savurdum yüreğimi erken göçen kuşlara.

Daha bakıp durmaktayım göklerde kanatlara...


Y.O


BİR LİSELİ SİLÜETİ


Hayat hattında acemi tayfalardık.
Ne avunduk sevinç müsveddeleriyle;
aşktan ikmale kaldık...

Bak her sabah bağıran yeni sabaha,
artık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş,
tenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş;
heybetli dağlar arasında
göğümde yıldız yitmiş...

Sen
hâlâ
anılarımın
en
beyaz
yanısın.
Sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın
yarısısın...
Sen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski…
Çok eski bir şarkının adısın.


Daha adamlar şehirlere otomobillerle,
geceler anılarla birlikte gelir.
Silûetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir
ve efkârım bir yaralı ayrılıktan beslenir.

Kimse bilmez,
yıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi?
Olsun,
yirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi!

Çünkü sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın
yarısısın...
Sen sağanakla gelen sabahlarda çok eski…
Çok eski bir şarkının adısın.


Y.O


Ey Hayat


E y h a y a t, s e n ş a v k ı s u l a r d a b i r d o l u n a y s ı n.
A s l ı n d a y o k u m b e n b u o y u n d a,
ö m r ü m b e n i y o k s a y s ı n…

Yaşam bir ıstaka;
gelir vurur ömrünün coşkusuna.
Hani tutulur dilin,
konuşamazsın…

Tırmandıkça yücelir dağlar.
Sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü;
tutunamazsın!

Eloğlu sevdalardan dem tutar,
aşk büyütür yıldızlardan;
senin ise düşlerin yasak,
dokunamazsın...

Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın…

Yolunda köprüler çürür.
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
Savurur hayat kül eyler seni,
doğrulamazsın!

Yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
Her şey çeker ve iter,
anlatamazsın...

Yaşam bir ıstaka,
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
Sesinde çığlıklar boğulur ama,
bağıramazsın…

Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…

Yazdırmalısın mezar taşına:
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…


Y.O



Y.O


KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK


Resmin rehindir gurbetimde.
Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.

Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.
Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...
Ve akşam, bir kez daha;
saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!
“Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:
Çekmiyorsun!

Akarsuları imrendiren yüzün de,
sabahçı kahveler de biliyor:
Görüşmeyeli yorgunum
yıkık kentler kanadı sevinçlerimle.
Görüşmeyeli ya sen nasılsın,
adım, adresim durur mu defterinde?

Şimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.
Beynimde iklimsiz papatyalar
ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.
Sokakların gün batınca neden boşaldığını
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.
Konuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…

Sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.
Al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,
gurbetini rehnetme özlemimde…


Y.O


YAKARIM GECELERİ


Bu aşkın nüshası şarkılarda
aslı bende kalacak.
Bizi hasret saracak
bulutlar çıldıracak.

Ayrılık başımı döndürüyor;
kavuşmayı özlettin.
İntiharlar kuşandım
bu aşkı sen kirlettin.

Geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri,
ellerini tutmazsam yatamam geceleri…

Bu aşkın nüshası rüzgârlarda
kahrı bende duracak
Sende ihanet gülüm
bende matem olacak..

Bu aşkın efkârı şarkılarda
yüzün bende solacak.
Bizi zaman yenecek
ve anılar kalacak.

Geçtim borandan, kardan yitirdim bahçeleri,
ellerini tutmazsam yakarım geceleri!


Y.O


YENİK SERÇE

I
Yaban
ve asi
dağlara dağılan taylar gibi.
ve yangın
gençliğinin alazında ışıltılı bıçaklar gibi.

Adana’da yollara dizilmiş garlarda,
çığlık çığlığa peronlarda
çocuklar gibiydi gözleri.

/Adı Nevin,
şarap içer, rüzgâr giyerdi geceleyin.../

II
O, kanadı kırık bir kuştu,
beyaza vurulmuştu;
kimseler görmedi bir başka renk sevdiğini.
Kimseler…Görmedi kimseler kirlendiğini...

/Adı Nevin,
hüzün kokar ve korkardı geceleyin.../



III
“Kendini martılarla bir tutma” derdim; “senin kanatların yok. düşersin,
yorulursun, beni koyup koyup gitme ne olursun! ”*

O, kanadı kırık bir kuştu,
gülümserken vurulmuştu.
Kimseler görmedi uçtuğunu.
Kimseler…Görmedi kimseler öpüştüğünü...

/Adı Nevin,
özlem tüter ve ç(ağlardı) geceleyin./

IV
“Işığın” diyordu: Kırılıp düştüğü yerlerden geliyorum; karanlık kördü ve acımasız... Ellerimle kırdım ben de kalan kanatlarımı; kanat- larımı kanatmaktan geliyorum...


-
Attila İlhan


V
O bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı. Sonra da çift çıkardık; kar yağardı, biz dinlemez, çıkardık! O kentte bütün sokaklar biz yan yana yü- rümeyelim diye dar yapılmıştı, insanlar dar yapılmıştı, çıkardık!

Kar durmazdı, üşüşürdü saçlarına ve hep bir şeylere ağlardı o karlı havalarda...Avurtlarına çarpan kar taneleri, gözyaşlarının sıcak- lığına çarpıp erirdi... Erirdi... Biz yan yana, yana yana... Yana yana!

/O bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı,
ben yürüsem bütün yollar ona çıkardı.../

VI
Gitti... Kanatları yüreğimdeydi.
Kalan, elimde minyatür bir kuş şimdi.
Yitirdim o aşkın kimliğini;
h ü k ü m s ü z d ü r...
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Hayat Gül Kokulu Bir Sağanak Yine
*
gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
ne varsa uçurumlar eşiğinde
hüzünlerle yalpalayan ne varsa
gözlerimin önünde
*
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
birşeyler anlatmak istiyor hayat
ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
gün batıyor
gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım
*
unutuyorum sevgilim suretini
durgunluğun "niçin"di unutuyorum
*
gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
umurumda değil ne yağmur ne ayaz
ne de kerpiç kokusu havada
unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor
sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
geciken sabahlara koşuyor kuşlar
gözlerimin önünde
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
*
Yılmaz Odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Siverekli Şeho
*

sokulsan rahmanların şeho dağ rüzgarı kokardı
öpsen kıl’dı şeho, koklasan duman
*
bilmezdi şalvarının renginin neden değiştiğini
ve kentte
duvar yazılarının neden eksildiğini
*
siverek ovasına akşam inerdi
şeho avluda tütün sarardı geceleri
sorsam birilerine:
"şeho ne bilir" derdi...
oysa
o,
bildiği kadar
ve bildiği gibi yaşardı
ilkmayıs sabahlarının güzelliğini
bozkırı,
yağmuru
ve nal seslerini
*
daha
çınlar kulaklarımda bir buruk ezgi
öksüzlüğümdü kuşatılmış siverek geceleri..
*
Yılmaz odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Bir Liseli Silüeti
*
hayat hattında acemi tayfalardık
ne avunduk sevinç müsvetteleriyle
aşktan ikmale kaldık..,.
*
bak her sabah bağıran yeni sabaha artık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş
tenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş
*
heybetli dağlar arasında
göğümde yıldız yitmiş...
*
sen hala anılarımın en
beyaz yanısın
*
sen buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın
yarısısın
sen sağanakla gelen sabahlarda
çok eski bir şarkının adısın...
*
daha adamlar şehirlere otomobillerle
geceler anılarla birlikte gelir
siluetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir
efkarım bir yaralı ayrılıktan beslenir
*
(artık ne teneffüs zilleri çalar
ne otobüs duraklarında sabırsız bekleyişler var....)

*
kimse bilmez
yıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi
olsun!
Yirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi...
*
Çünkü sen buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın
yarısısın
sen sağanakla gelen sabahlarda çok eski
çok eski bir şarkının adısın....
*
Yılmaz odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Genelleme
*
arınıyor, deviniyor gökyüzü
toz
ve ter karışıyor hayatıma
*
uzak git bölünüp dağılan
eksilip savrulan ne varsa!
....
*
merhaba doğrulup dirilten yarım
ve deli dizelerime biriken çığlık
merhaba
uğultusu rüzgarların bahar akşamlarında
*
arınıyor, deviniyor gökyüzü
akıyor zaman
sevdalar karışıyor hayatıma
*
Yılmaz odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Var Git Artık
*
buralarda gece uzun
gün ışığı yakındır
var git artık
bakma ardına
ölüme fazla sokulma ama
düşün ki
mevsim rüzgarlarının savurduğu
bir orman insan
sev onu, sokul, konuştur
doludur fazla üstüne varma
*
hep susmak
susmak....
yetmiyor bazen
işte bu yüzden
bütün ışıkları yanmalı yeryüzünün
ozanlar herşeyi anlatmalı
*
var git artık
acıyı aşındırma
tut
ve at sevdaya uzanan çağlayana
*
Yılmaz odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Teğet
*
herkes kırılamaz
bazen ipince dal olmak gerekir
kırılmak için
Ama dünya kütüklerin...
*
ağlayamaz herkes
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir
Dünya ise küçüklerin....
*
sevemez herkes
bir orman olmak gerekir sevmek için
Bak ki dünya çöllerin...
*
Ve vakur bir damla olmak
dalga için
katılmak okyanusa aşk için, isyan için!
*
Yılmaz odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
Kurtulamazsın
*
önce sesini
sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında
bu kent de tükürdü aşklarına
kal orada!
artık hiçbir şeyden kurtulamazsın
ıslanmışsın bir kere oğlum
yaş gününde
kuruyamazsın....

(-35 yaşıma-)
*
Yılmaz odabaşı
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
icon1.png
Cevap: Yılmaz Odabaşı Şiirleri



AKŞAMDIR

Suları
boğdu
dalgalar.
Ses hoyrat,
sevinç yılgın,
şakaklarım sonbahar…

İklimi kurak aşkların…
Yapışmış tenime ter, elime kir,
sessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.

Akşamdır
avuçlarında marmara'nın…
Akşamdır,
şiire karıştı sular,
sularda çoğalır sevdalar;
ellerim
ah
ellerim,
nasıl
anlatsam,
gece…
Gece kokuyor çocuklar…

Yılmaz ODABAŞI​
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
AŞK BİZE KÜSTÜ

I
Biz bu kentlere sığdık da,
bu kentler bize sığmadı Asiya!
Ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında;
arttıkça yalnız, sustukça silik...

Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
son kuşlar da vuruldular dağlarda.
Yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin;
çağın vebalı gövdesinde
bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık.

Kaldık...
Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...

II
Düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa,
sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda
ve daha eskimemiş tüfeklerle
ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp,
bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda,
bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın;
ömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın
bulvarlara,
bozgunlara
ve yanlış yalan aşklara…

Bir bedeli,
bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...

Biz bu kentlere sığdık aslında,
bu kentler bize sığmadı Asiya,
ah, son kuşlar da vuruldular dağlarda!



III

Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim.
Geldim... Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi…

Ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun
sefalet seferlerinin ayazı;
belki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,
batan gemiler gibi yiten aşklardan geride,
kalan her kışı, güzü ve yazı.

Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Ayrılıklar eskidi, biz eskidik,
aşk bize küstü Asiya...

IV
Belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında,
sen şarkılarını sesine yasla
ve bırak beni de usulca
apansız bir yalnızlığa!

Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
büyüdü ölüm
ve biz küçüldük Asiya…

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
AŞKLARIN YETİM RENGİ

Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım;
Sen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın…

I
Kapattım ucu kıvrılı yerinden bir defteri
Bir defter adınla hükümlü şimdi...

Sen kendinin pası, kilidi.
Gençliğin kendine savurur seni,
Esmersin, cehennemin dibinde doğmuşsun,
baban iki karılı; evlerde, erkenlerde bekler seni.
Sen feodalizmin kara dilberi,
gündüzlerin gölgesindeydi sevgi.
Gölgesinden gündüzlerin iklimler geçti…

Sesin şimdi kanayan bir gül gibi:
Kangren...


II
Sen orda
kendi manastırının huysuz müridi.
Sen orda
bir korkuda,
bir şarkıda,
ölüm susan uğultuda…

Sen orda
düşlerine leş kargası tüneyen!
Elleri ayazlarda
sen orda,
esmerliğine rehin feodal şatolarda..

Uyurken sen hasretin avlusunda,
gündüzlerin gölgesinde oturuyordum.
Sonra boşuna çizdim karanlığa resmini.
Boşuna... Ezberleyip hasreti…
Oysa nasıl istersen öyle gebertebilirdin beni.
Nasıl istersen!
Artık sulara k(atalım) aşkların yetim rengini...

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
BEN BİR AKŞAM

Ben mızrabı kırık bağlama,
ben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba;
savurdum yüreğimi erken göçen kuşlara…

Ben geride kimsesi kendi kalmış.
Bir yalnız bulut terk edilmiş ufukta.
Islıkla türküler söyledim zifiri sokaklara…

Ben okyanuslarda yalnız bir taka.
Hep özlettim kendimi kıyılara,
hep özettim ünlemlere, hep özet sorulara…

Yaslanıp bir gülün kokusuna,
dağıttım ömrümü incinmiş notalara,
dağıttım gençliğimi terli ayrılıklara…

Ben mızrabı kırık bağlama,
ben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba;
savurdum yüreğimi erken göçen kuşlara.

Daha bakıp durmaktayım göklerde kanatlara...

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
BİTME

Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim
Denize girdim, üşüdüm, sana geldim.

Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme…

Bitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.
Cıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.
Uzaklarda öyle çok kederlendim.

Günler bitmeden bitme.
Bitmeden hasret gitme…

Bu yangın geceler, bu intihar.
Gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar!
Bu dolunay gecenin göğsünü yarar.
Benim göğsümde de sana geniş bir yer var.

Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme...

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
DAĞLARDA ÖLMEK İSTERİM

Ömrümde nice sızı var
kışların önü, sonu var.
Kalbim bu kuşatmalarda dar;
dağlarda ölmek isterim.

Ben ateşten, hınçtan doğdum.
Üç beş kuruşa kul oldum,
yetmedi de mahpus oldum;
dağlarda ölmek isterim.

Kaç mevsim ağladım kaldım,
tutuşan özlemle yandım,
kentler zalimdi dayandım;
dağlarda ölmek isterim!

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK

Resmin rehindir gurbetimde.
Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.

Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.
Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...
Ve akşam, bir kez daha;
saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!
“Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:
Çekmiyorsun!

Akarsuları imrendiren yüzün de,
sabahçı kahveler de biliyor:
Görüşmeyeli yorgunum
yıkık kentler kanadı sevinçlerimle.
Görüşmeyeli ya sen nasılsın,
adım, adresim durur mu defterinde?

Şimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.
Beynimde iklimsiz papatyalar
ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.
Sokakların gün batınca neden boşaldığını
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.
Konuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…

Sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.
Al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,
gurbetini rehnetme özlemimde…

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
DIŞARIDA ÜŞÜYEN HAZİRAN KALBİM DE HAZAN

Uygarlık ve barbarlık kardeştir.”
-Havel-

Dünya sığmıyor insana Havel,
yüzlerdeki, yüreklerdeki maske,
parada kir, suda klor, havada nem,
yüksek borsa, alçak basınç
ve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler.

/İnsan, sığmıyor insana Havel! /

Ve her şey:
Şey!
Mesela o takvimler, o günler
her biri şimdi kim bilir neredeler?
Yalancıdır aynalara gülümseyen o muhteşem gençlikler;
bir yaz yağmuru gibi çabucak geçecekler.
Bize kalan kurt kapanı sözleşmeler
ve iş akdi kıvamında morarmış evlilikler.

Oysa insanı büyüten yalnızlık mıdır Havel?


Biz bu kentlerde,
bu ömürlerin gecelerinde çürüsek bile,
şimdi eski dağlarda vakur bir şafak yırtılmaktadır
ve dışarıda üşüyen bir haziran;
kalbimde yılların tufanından artık bir hazan.

(Kalbimde hazan
ve şairdir elbet
sözcüklere rus ruleti oynatıp yazan!)

Dışarıda üşüyen bir Haziran.
Kanımda nikotin cehennemi;
Kısa kibrit, uzun duman:Yaan!
Yine yaan… Yine yaaaan!
Yan ki yangınlar bile yansın;
haklıdır içindeki abdal bırak ağlasın...




Bırak ağlasın, artık gündüzlerin ışığında aşk,
gecelerin sularında yakamozlar yok
ve kuşlar konsun diye gerilmiyor balkonlara
çamaşır ipleri;
duyuyorsun işte şiir de yazıyorlarmış iğfal şebekeleri!

Dışarıda üşüyen bir Haziran.
Dışarıda aşksız aşk, Aids, Hepatit b,
dışarıda hormonlu sevinçler, kokmayan güller.
Dışarıda dostluğun, puştluğun kolunda gülümsemesi;
ama öğrendim karanlıklardan ışık destelemeyi
ve baka baka irkilmiş gözlerine hayatın:
İnatla…İnatla gülümsemeyi;
öğrendim içimdeki abdalı hünerle gizlemeyi...

(Herkes fanusuna asmış kendini;
bu yüzden beklemiyorum farklı kıyametleri...)

D ı ş a r ı d a ü ş ü y e n b i r H a z i r a n.
D ı ş a r ı d a ö l d ü i n s a n.
Ö l d ü i n s a n…
H i ç b i r k i t a b a y a k ı ş m a d a n!

Ben de yaza yaza çürütüp dünlerimi;
her gün bu cehennemden çalıyorum kendimi…

Bu yüzden her şey:
Şey!
Havada hava, günlerinde gün, evlerde sarmısak soğan;
hepsi bu işte basit, olağan.
Her şey şey’dir;
inandıklarımızdır belki de yalan.
Abarttığımızdır,
kül’dür herkesin payına kalan...

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
O Uzak Göçebeler Epeydir Göçebeler

kirmiiizid.png

“Say acı olanı, uyanık tutanı say
Beni de onlara kat...

Paul Celan

I
Nerdesin?
Beni anlamazsan duyulmaz sesim…

Masallar öldü, o sevilen yüzler de.
Benim ömrüm ölü yüzlerle arkadaş;
yaslı sözlerle, yitik güzlerle,
benim ömrüm infazlarda o güllerle arkadaş...

Hey güller, martıları bilir misiniz?
Kaç metre küp ter,
kaç milyon megavat keder yüklenir otobüsler:
Sorsam... Sorsam anlatabilir misiniz?

O uzak göçebeler
epeydir göçebeler...

II
Masallar öldü,
öpülesi yüzler de!
Biz şu dağların buzulundayız.
El vurup yüz sürdükçe zamanın aynasına,
gördük ki tufanlar ortasındayız…

Masallar öldü,
yaralıdır düşler de;
biz aynı notalardayız,
köhne rüyalardayız…

İlkyazlar yağma,
esriktir gülüşler de,
hangi anılarla avunmadayız?

O uzak göçebeler
epeydir göçebeler...

III
Daha aşklarımız kuruyor, dağlar kuruyor;
hızla ölüyor her şey, hızla soluyor.
Bu yüzden kahrını dağlara salan uzak bir yıldız gibi,
yıldızını uzaklara salan kahırlı dağlar gibi,
yıldızsız dağ, dağsız yıldızlar gibi,
yaşamak bile bile:
Üstelik kuşlar gibi.
Üstelik kuşlar gibi...

IV
Yine geceyi bir kurşun sesi vurdu;
kimse görmedi, kimse!
Fail de beraat, meçhûl de.
Ölüm oyununda duraklardayız.

Şu yıkımlarda savrulan ömrümüzdür,
savruldukça küçülen, çürüyen ömrümüzdür;
biz külü, kül de bizi tanımlar, ağlar...

V
Büyük sevgiler büyük ölürler.
Papatyalar, akarsular ölürler.
Kan sıçrar, seherin göğsüne vurur:
masallar ölür, düşler ölürler!

Oysa kim bilir ki
yanağımda
yangınlardan çok önce
o yârin bıraktığı öpüş izi var;
yüreğimde oralardan kalan bir düş izi var...

VI
Kaç ömür eskittik şunca yaşamışlıkta.
Nerdesin?
Nerdesin?
Beni anlamazsan duyulmaz sesim...

Daha bizi soracak olursan,
burada her şey bilmediğin gibi.
Daha beni soracak olursan:
“Herkesin biraz faili olduğu meçhûl bir cinayetim şimdi!”

Yılmaz ODABAŞI
 

Damla 

Co Admin
Yönetici
Apple Expert
Adım
Öznur
Konum
İstanbul
Cihaz
iPhone 11
Katılım
13 Haz 2018
Konular
1,090
Mesajlar
5,080
Tepkime puanı
4,305
Puanları
2,589
Yaş
39
Konum
Türkiye
İYİ Kİ BU DÜŞTESİN

I
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde
o nehirler benim nehirlerimdir
aşk
ki azar azar benim yerimdir
üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam
gözlerin ey yâr benim evimdir

/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/

iyi ki bu sestesin
dünyayı ısıtan nefestesin
bir haydut gibi gezinirim kapında
kalbimde tutuşan ateştesin…

II
rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde
o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır
aşk
ki azar azar benim yerimdir
suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam
gözlerin ey yâr benim evimdir

iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi

/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/
 
Geri
Üst