- Adım
- Gökhan
- Cihaz
- iPhone 11
- Katılım
- 13 Haz 2018
- Konular
- 477
- Mesajlar
- 1,366
- Çözümler
- 3
- Tepkime puanı
- 1,863
- Puanları
- 2,464
- Yaş
- 35
- Konum
- Türkiye
Ahmet Hamdi TANPINAR (1901-1962)
23 Haziran 1901’de Istanbul’da dogdu. Baytar mektebini birakarak girdigi Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Egitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde edebiyat ögretmenligi yapti, ayni akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi. 1939’da Istanbul Üniversitesi’ne Yeni Türk Edebiyati Profesörü olarak atandi. Maras Milletvekili olarak 1942-1946 yillarinda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulundu. Bir süre Milli Egitim Müfettisligi yapti ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalistiktan sonra 1949 yilinda Istanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyati Bölümü’ne yeniden döndü. Bu görevde iken 24 Ocak 1962’de Istanbul’da öldü.
BURSA`DA ZAMAN
Bursa`da bir eski cami avlusu,
Mermer sadirvanda sakirdiyan su.
Orhan zamanindan kalma bir duvar...
Onunla bir yasta ihtiyar cinar,
Eliyor dört yana sakin bir günü;
Bir rüyadan artakalmanin hüzünü
Icinde, gülüyor bana derinden,
Sanki bir hatira serinliginden,
Ovanin yesili, gögün mavisi,
Ve mimarilerin en ilahisi...
Bir zafer müjdesi burda her isim,
Yekpare bir anda gün, saat, mevsim,
Yasiyor sihrini gecmis zamanin,
Hala bu taslarda gülen rüyanin,
Güvercin bakisli sessizlik bile
Cinliyor bu gecmis zaman vehmiyle.
Gümüslü bir fecrin zafer aynasi,
Muradiye, sabrin aci mehvasi,
Ömrümün timsali beyaz nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahceler.
Sanli menkibesi binlerce erin,
Sesi arsa cikan hengamelerin
Nakleder yadini gelen gecene...
Bu hayalde uyur Bursa her gece:
Her sabah onunla uyanir, güler
Gümüs aydinlikta serviler güller
Serin hulyasiyle cesmelerinin;
Basindayim sanki bir mucizenin
Su sesi ve kanat sakirtisindan,
Billur bir avize Bursa`da zaman.
Yesli türbesini gezdik dün aksam;
Duyduk bir müsiki gibi zamandan.
Cinilere sinmis Kur`an sesini;
Fetih günlerinin saf nes`esini,
Aydinlanir gördüm tebessümünle...
Isterdim bu eski yerde seninle
Bas-basa uyumak son uykumuzu
Bu sükün icinde... Ve ufkumuzu,
Cepcevre kaplasin bu ziya, bu renk,
Havayi doldursun uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tilsimli ebediyette,
Belki de rüyasi eski cedlerin,
Beyaz bahcesinde su seslerinin.
A.H.T
YAGMUR
Uyu! gözlerinde renksiz bir perde,
Bir parca uzaklas kederlerinden
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden.
Meh-tabin ördügü saatler nerde?
Yarsin bahcelerde rüzgar gezinsin,
Yagmur ince ince topraga sinsin,
Bir baska alemden gelmis gibisin,
Dalmis gözlerinle pencerelerde.
A.H.T
BIR GÜN ICADIYE`DE
Bir gün Icadiye`de veya Sultantepe`de,
Bir beste kanatlanir, birden oldugun yerde
Bir kainat acilir, genis, sonsuz, büyülü,
Bu günün rüzgarinda yikanan mazi gülü
Dagilir yaprak yaprak hayalindeki suya
Bir baska gözle bakarsin ömür denen uykuya.
Belki en hulyalisi duydugun masallarin
O safak saltanati korularda dallarin
Her ufku tek basina bekleyen eski camlar
Bir sir gibi ömründen sizdirilmis aksamlar,
Ardicla kestanenin her yillik macerasi
Harap mezarliklarda ölülerin duasi
Gelir ve tekrar dogar ölmüs sandigin aska
Anlarsin ölüm yoktur gecen zamandan baska.
A.H.T
ESIK
Bu yekpare akis, durgun, derinden...
Her aynada yalniz kendi görünen
Bu yüz ve sifasiz yüzü esyanin
Kendi cevherinde mahpus bir anin
Dagittigi dünya hep yaprak yaprak,
Dalgin, unutulmus sesleri uzak
Bir uykudan bana tekrar dönenler,
Icimde, disimda hep ayni cember.
Bin elmas parilti oyun ve halka
Kücük ve hic degismez dalgalarla
Bende bana mechul aksamlar yoklar.
Gülen ve gömülen gölge ufuklar
Acayip davetlerin rüzgarinda
Her lahza yine kendi sularinda...
Uzakta, aya cok yakin bir yerede,
Cilgin ve muhtesem harabelerde,
Büyük sukutlarin firtinasi var.
Mermer duvarlarda kirilmis sazlar,
Cok genc ucusunda ve hangi hasin
Yildiza gülerek carptigi icin
Alninda bir siyah nokta geceden
Kovulanlar isik bahcelerinden,
Bu ciplak, ümisiz ve saf duada.
Ve bir kadin beyaz, sakin büyülü
Gögsünde kaniyan bir zaman gülü
Mahzun bakislarla dinler derinde
Olup olmamanin esiklerinde
Garip telasini binlerce fecrin
Ocaginda nezir güvercinlerin
Hülyam o kivilcim ve kül yagmuru
Cirpinir bu beyaz mahsere dogru.
Ey hic sasmayan göz, büyük büyük atmaca
Gölgesi günesin üstünde ucan
Disi kuyrugunda ebedi yilan,
Ve üstüste rüya.
Bir ses yavasca,
Bir ses, bin uykudan mahmur ve zengin
Zümrüt usaresi maviliklerin
Sularin üstünde arar kendini
Yoklar, ömrün bütün sahillerini
Cizgiler silinir, ufuk bir beyaz
Cin Kasesi olur, toprak, yosun, saz
Hep birden tutusur, narin kemerler
Alevden sütunlar, altin mücevher,
Ah bu cilgin yagma.. Orman catirdar
Ve ciplak aynasi ufkun tekrarlar
Büyük masalini aydinliklarin
El ele bir oyun bugün ve yarin
Bütün pinarlara kostum cevap yok
Tekrar bana döndü her attigim ok
Her ciglik önümde tutustu yandi
Tahtayi kurt oydu, tas yosunlandi,
Yabani otlarla örtülü duvar...
Ilhamli cehresi hilkatin sular
Kac kere degisti önümde böyle,
Birbiri ardinca gün ve mevsimle...
Ve kac kere bahar güldü derinde
Güllerin kanayan bekaretinde
Taze gülüsüyle topragin suyun...
Tilsimli kadehi her susuzlugun
Ey safakdan, sirdan, arzudan hayal
Yildizlarin bize ördügü masal
Kac kere yarattim tenhada seni
Beyaz kollarini, sicak buseni...
Bakisin, gülüsün nes`en ve hüznün
Ay altinda bir gül nagmesi yüzün...
Evet cok bekledim, kac kere hazan,
Dinc atlar kosturdu bos ufuklardan
Yeleler alevli, agiz köpüklü,
Bulutlar bir kanli hiddetle yüklü
Gectikce batiya dogru önümden
Zalim ümitlerle ürperirdim ben,
Duyardim uzlette her an bir yeni
Alemin yikilip devrildigini
Cilgin mahserinde ses ve renklerin...
Benden sor sirrini mesafelerin
Benden sor benden dinle aksami...
Rabbim bu sonsuzluk ve onun tadi...
Bir ses yavasca der, birak yalvarsin,
Hayat bu kapida.. ne cikar varsin,
Nakislar gülmesin beyaz tasinda
Ölüme benzeyen bu sonsuslugun
Caglayan hayaller yeter basinda...
Bir fikir, bir sekil dalinda olgun
Agir sallanan hazan meyvasi,
Gurbet, mendillerin cirpinan yasi,
Yüzler ki bir uzak müjdeye benzer,
Her türlü isiga kapanmis gözler,
Her sey, hepsi gülen, susan, kamasan
Rengiyle toplanir bende bu aksam
Rüzgarla tarümar, mevsimle sarhos
Gelir ta kalbimde dügümlenir...
Bos ve ümitsizdir aksamin hüznü
Bu tenha cesmede bir an yüzünü
seyredenler altin sazlar icinde
Ruh muammasinin ürperisinde
Kaybolmus sanirlar kendilerini...
Birak bu tesadüf bahcelerini...
Hakikat, cok uzak, karanlik, derin
Bir dille konusur, büyük köklerin
Toprakla ezelden karismis dili,
Geceyle ölümdür asil sevgili
Bu ikiz aynada toplanir yollar
Karanlik yaratir, ölüm tamamlar.
Kacalim seninle biz de geceye
Ölümün kardesi saf düsünceye...
Yeter büyüsüne aldandigimiz
Günesin..biraz da yalnizligimiz
Kendi aynasinda gülsün, gerinsin
Güvercin topuklu sükut gezinsin.
23 Haziran 1901’de Istanbul’da dogdu. Baytar mektebini birakarak girdigi Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Egitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde edebiyat ögretmenligi yapti, ayni akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi. 1939’da Istanbul Üniversitesi’ne Yeni Türk Edebiyati Profesörü olarak atandi. Maras Milletvekili olarak 1942-1946 yillarinda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulundu. Bir süre Milli Egitim Müfettisligi yapti ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalistiktan sonra 1949 yilinda Istanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyati Bölümü’ne yeniden döndü. Bu görevde iken 24 Ocak 1962’de Istanbul’da öldü.
BURSA`DA ZAMAN
Bursa`da bir eski cami avlusu,
Mermer sadirvanda sakirdiyan su.
Orhan zamanindan kalma bir duvar...
Onunla bir yasta ihtiyar cinar,
Eliyor dört yana sakin bir günü;
Bir rüyadan artakalmanin hüzünü
Icinde, gülüyor bana derinden,
Sanki bir hatira serinliginden,
Ovanin yesili, gögün mavisi,
Ve mimarilerin en ilahisi...
Bir zafer müjdesi burda her isim,
Yekpare bir anda gün, saat, mevsim,
Yasiyor sihrini gecmis zamanin,
Hala bu taslarda gülen rüyanin,
Güvercin bakisli sessizlik bile
Cinliyor bu gecmis zaman vehmiyle.
Gümüslü bir fecrin zafer aynasi,
Muradiye, sabrin aci mehvasi,
Ömrümün timsali beyaz nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahceler.
Sanli menkibesi binlerce erin,
Sesi arsa cikan hengamelerin
Nakleder yadini gelen gecene...
Bu hayalde uyur Bursa her gece:
Her sabah onunla uyanir, güler
Gümüs aydinlikta serviler güller
Serin hulyasiyle cesmelerinin;
Basindayim sanki bir mucizenin
Su sesi ve kanat sakirtisindan,
Billur bir avize Bursa`da zaman.
Yesli türbesini gezdik dün aksam;
Duyduk bir müsiki gibi zamandan.
Cinilere sinmis Kur`an sesini;
Fetih günlerinin saf nes`esini,
Aydinlanir gördüm tebessümünle...
Isterdim bu eski yerde seninle
Bas-basa uyumak son uykumuzu
Bu sükün icinde... Ve ufkumuzu,
Cepcevre kaplasin bu ziya, bu renk,
Havayi doldursun uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tilsimli ebediyette,
Belki de rüyasi eski cedlerin,
Beyaz bahcesinde su seslerinin.
A.H.T
YAGMUR
Uyu! gözlerinde renksiz bir perde,
Bir parca uzaklas kederlerinden
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden.
Meh-tabin ördügü saatler nerde?
Yarsin bahcelerde rüzgar gezinsin,
Yagmur ince ince topraga sinsin,
Bir baska alemden gelmis gibisin,
Dalmis gözlerinle pencerelerde.
A.H.T
BIR GÜN ICADIYE`DE
Bir gün Icadiye`de veya Sultantepe`de,
Bir beste kanatlanir, birden oldugun yerde
Bir kainat acilir, genis, sonsuz, büyülü,
Bu günün rüzgarinda yikanan mazi gülü
Dagilir yaprak yaprak hayalindeki suya
Bir baska gözle bakarsin ömür denen uykuya.
Belki en hulyalisi duydugun masallarin
O safak saltanati korularda dallarin
Her ufku tek basina bekleyen eski camlar
Bir sir gibi ömründen sizdirilmis aksamlar,
Ardicla kestanenin her yillik macerasi
Harap mezarliklarda ölülerin duasi
Gelir ve tekrar dogar ölmüs sandigin aska
Anlarsin ölüm yoktur gecen zamandan baska.
A.H.T
ESIK
Bu yekpare akis, durgun, derinden...
Her aynada yalniz kendi görünen
Bu yüz ve sifasiz yüzü esyanin
Kendi cevherinde mahpus bir anin
Dagittigi dünya hep yaprak yaprak,
Dalgin, unutulmus sesleri uzak
Bir uykudan bana tekrar dönenler,
Icimde, disimda hep ayni cember.
Bin elmas parilti oyun ve halka
Kücük ve hic degismez dalgalarla
Bende bana mechul aksamlar yoklar.
Gülen ve gömülen gölge ufuklar
Acayip davetlerin rüzgarinda
Her lahza yine kendi sularinda...
Uzakta, aya cok yakin bir yerede,
Cilgin ve muhtesem harabelerde,
Büyük sukutlarin firtinasi var.
Mermer duvarlarda kirilmis sazlar,
Cok genc ucusunda ve hangi hasin
Yildiza gülerek carptigi icin
Alninda bir siyah nokta geceden
Kovulanlar isik bahcelerinden,
Bu ciplak, ümisiz ve saf duada.
Ve bir kadin beyaz, sakin büyülü
Gögsünde kaniyan bir zaman gülü
Mahzun bakislarla dinler derinde
Olup olmamanin esiklerinde
Garip telasini binlerce fecrin
Ocaginda nezir güvercinlerin
Hülyam o kivilcim ve kül yagmuru
Cirpinir bu beyaz mahsere dogru.
Ey hic sasmayan göz, büyük büyük atmaca
Gölgesi günesin üstünde ucan
Disi kuyrugunda ebedi yilan,
Ve üstüste rüya.
Bir ses yavasca,
Bir ses, bin uykudan mahmur ve zengin
Zümrüt usaresi maviliklerin
Sularin üstünde arar kendini
Yoklar, ömrün bütün sahillerini
Cizgiler silinir, ufuk bir beyaz
Cin Kasesi olur, toprak, yosun, saz
Hep birden tutusur, narin kemerler
Alevden sütunlar, altin mücevher,
Ah bu cilgin yagma.. Orman catirdar
Ve ciplak aynasi ufkun tekrarlar
Büyük masalini aydinliklarin
El ele bir oyun bugün ve yarin
Bütün pinarlara kostum cevap yok
Tekrar bana döndü her attigim ok
Her ciglik önümde tutustu yandi
Tahtayi kurt oydu, tas yosunlandi,
Yabani otlarla örtülü duvar...
Ilhamli cehresi hilkatin sular
Kac kere degisti önümde böyle,
Birbiri ardinca gün ve mevsimle...
Ve kac kere bahar güldü derinde
Güllerin kanayan bekaretinde
Taze gülüsüyle topragin suyun...
Tilsimli kadehi her susuzlugun
Ey safakdan, sirdan, arzudan hayal
Yildizlarin bize ördügü masal
Kac kere yarattim tenhada seni
Beyaz kollarini, sicak buseni...
Bakisin, gülüsün nes`en ve hüznün
Ay altinda bir gül nagmesi yüzün...
Evet cok bekledim, kac kere hazan,
Dinc atlar kosturdu bos ufuklardan
Yeleler alevli, agiz köpüklü,
Bulutlar bir kanli hiddetle yüklü
Gectikce batiya dogru önümden
Zalim ümitlerle ürperirdim ben,
Duyardim uzlette her an bir yeni
Alemin yikilip devrildigini
Cilgin mahserinde ses ve renklerin...
Benden sor sirrini mesafelerin
Benden sor benden dinle aksami...
Rabbim bu sonsuzluk ve onun tadi...
Bir ses yavasca der, birak yalvarsin,
Hayat bu kapida.. ne cikar varsin,
Nakislar gülmesin beyaz tasinda
Ölüme benzeyen bu sonsuslugun
Caglayan hayaller yeter basinda...
Bir fikir, bir sekil dalinda olgun
Agir sallanan hazan meyvasi,
Gurbet, mendillerin cirpinan yasi,
Yüzler ki bir uzak müjdeye benzer,
Her türlü isiga kapanmis gözler,
Her sey, hepsi gülen, susan, kamasan
Rengiyle toplanir bende bu aksam
Rüzgarla tarümar, mevsimle sarhos
Gelir ta kalbimde dügümlenir...
Bos ve ümitsizdir aksamin hüznü
Bu tenha cesmede bir an yüzünü
seyredenler altin sazlar icinde
Ruh muammasinin ürperisinde
Kaybolmus sanirlar kendilerini...
Birak bu tesadüf bahcelerini...
Hakikat, cok uzak, karanlik, derin
Bir dille konusur, büyük köklerin
Toprakla ezelden karismis dili,
Geceyle ölümdür asil sevgili
Bu ikiz aynada toplanir yollar
Karanlik yaratir, ölüm tamamlar.
Kacalim seninle biz de geceye
Ölümün kardesi saf düsünceye...
Yeter büyüsüne aldandigimiz
Günesin..biraz da yalnizligimiz
Kendi aynasinda gülsün, gerinsin
Güvercin topuklu sükut gezinsin.