Nazım Biçimleri

Destan

Destan milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış (savaş, göç, istilâ gibi) tarihî olayların (yangın, salgın hastalık, sel, deprem gibi) toplumsal ve doğal olayların çağdan çağa aktarılmış, aktarılırken de hayal unsurlarıyla oluşmuş, süslenmiş, değiştirilmiş manzum söylenceleridir.
Destanlar, Araplar’da “esatir”, Batı’da “myth” olarak adlandırılır. Destanlar ikiye ayrılır; Yapay ve Doğal Destanlar. Yapay Destanlar: yazarı belli olan,daha yakın zamanda YAZILAN ve olağanüstü durumlara az yer veren bir destan türü iken, Doğal Destanlar: anonim( yazarı belli olmayan),ilkel dönemde yaşanmış olayları konu alan ve SÖZLÜ destan türüdür. Destanlar İslamiyet’in kabulünden önceki Türk Edebiyatı kategorisine aittirler. Ayrıca da çok uzun yazılardırlar.

Destanlar 3 safhadan oluşur:
1. Halkın benliğinde iz bırakan olaylar ve bunda rol oynayan kahramanlar,
2. Olayın ağızdan ağıza aktarılması,
3. Yazıya daha sonradan geçirilmesidir.

Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihi önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler. Çoğu kez manzum olurlar. Tarih, etnografya, folklor gibi bilimler destanlardaki bilgilerden yararlanır.

Özellikleri:
1. Nazım şekli bakımından koşmaya benzer.
2. Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı sınırlı değildir.
3. Hece ölçüsünün 11’li kalıbı kullanılır.
4. Son dörtlükte şairin mahlası geçer.
5. Destanda konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren savaş, kahramanlık, isyan, yangın gibi konular, ayrıca; dalkavukluk, gülünç olaylar, parasızlık vb. işlenir.
6. Bu türe en güzel örneklerden biri; Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı’dır.

* Halk Edebiyatındaki en uzun nazım şeklidir. Bazı destanlarda dörtlük sayısının yüzü geçtiği görülür.
** Koşmadan farkı; uzun oluşudur.
***Âşık Edebiyatı nazım şekillerinden olan destan, milletlerin tarihine ait kahramanlıkları konu edinen halkın ortak malı olan destanlarla
 
İlahi

Allah’ı övmek, O’na dua etmek ve en büyük aşkın Allah aşkı olduğunu belirtmek amacıyla yazılmıs makamla okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım şeklidir. Arapça kökenli bir kelimedir. Bir başka kullanımı da şaşma ve sitem bildiren ünlemdir.
İlahiler çok eski zamanlardan bu yana dinlerin ve inançların önemli bir parçasını oluşturmuştur. Her dinin ilahilere farklı bir bakışı vardır. Her dinin farklı ilahileri vardır. İlahiler bir dinin kutsal metinlerinin bir parçasını oluşturup, kutsi bir mahiyete sahip olabilir veya sadece o dinin inandığı Tanrı veya tanrısal mefhumları övmek için inananlar tarafından yazılmış, kutsiyeti bulunmayan metinler de olabilirler. İlahiler çoğu dinde din eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bazı dinlerde ve inanışlarda ilahi söylemek bir tür ibadettir. Fakat, ilahi söylemek çoğu inanışta belirli ibadetlerin sadece bir parçasını oluşturur.
İlahiler tarikatlere göre değişik isimler alır. Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Alevilerde deme(deyiş), diğer tarikatlerde de cumhur ve ilahi adını alır.
İlahi nazım şeklinin öncüsü YUNUS EMRE’dir.Yunus Emre, şiirlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmıştır.Hece ölçüsü kullanmıştır.11′li hece ölçüsünü kullanmıştır.Halkın içinden biri olduğu için halk tarafından çok sevilmiştir ve dili halkın dilidir.

Özellikleri:
1. Allah’ı övmek ve O’na yalvarmak için yazılan, Allah sevgisiyle, insan sevgisini bütünleştiren içten şiirlerdir.
2. Özel bir beste ile söylenir.
3. Hece ve vezninin 7’li, 8’li ve 11’li kalıbıyla söylenirler.
4. Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı 3 ila 7 arasında değişir.
5. Genelde şiirin içinde şairin mahlası geçer.
6. İlahi denince akla Yunus Emre gelir.​
 
Nefes

Dini temellere bağlı aşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bekteşi aşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır. Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir. Fazla da olabilir.

Özellikleri:
1. Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.
2. Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır.
3. Bunun yanında Hz. Muhammed (A.S.M) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir.
4. Nazımbirimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8 arasında değişir.
5. Hece ölçüsüyle yazılırlar. Ama aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır.
6. Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.
7. Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir.
 
Deme

Halk edebiyatının “tasavvufi halk edebiyatı” ya da “tekke edebiyatı” denilen türü 12’nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19′uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.
Tekke edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tekke şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur.genelde 8′li hece ölçüsü ile 4+4 kalıbıyla yazılır.telmih,tenasüp,tezat,mübalağa,gibi sanatlar sıkça kullanılır. masiva yani allah dışındakileri önemsememe söz konusudur. ilahilerin mevlidlerde bir ezgi ile söylenmesinin sebebi;hece ölçüsü,kafiye şeması ve ahenk unsurlarıdır.

Özellikleri:
1. Alevi ve Kızılbaş şairlerin kendi düşüncelerini dile getirdikleri şiirlerdir.
2. Bu şiirler Alevî tekkelerinde, tören sırasında sazla terennüm edilir.
3. Hecenin 8’li ölçüsü kullanılır.
4. 3 veya 5 dörtlükten oluşabilir.
 
Nutuk

Nutuk, tarikata yeni giren dervişlere, tarikat derecelerini, tarikat adâbını öğretmek için söylenmiş şiirlerdir. Türkmen Alevi ve Bektaşilerinin, aşık tarzı halk edebiyatı nazım türü olan nefese verdiği isimdir. Türün en önemli temsilcisi Kaygusuz Abdal’dır.

Özellikleri:
1. Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere öğüt vermek, çeşitli konularda bilgilendirmek ve tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.
2. Şekil yönüyle koşmaya benzer.
 
Devriye

Devir kuramını anlatan şiirlere denir. Devir kuramı Muhammed’in “Ben nebî iken Âdem su ile çamur arasındaydı.” hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Muhammed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh halindeki Muhammed ezelden beri vardı. Vakti gelen ruh maddi aleme iner. Önce cemâdata (cansız varlıklara) sonra nebata (bitkilere), hayvana, insana en sonra da İnsan-ı Kamil’e geçer. Oradan da Allah’a döner ve onunla birleşir. Bu inişe nüzul, tekrar Allah’a dönüşe de huruc denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye denir.
Lâ mekân ilinde bir nokta iken İsmi var, cismi yok yerden gelirim Daha hiçbir nesne yaratılmadan Kandilin içinde Nûr’dan gelirim.
Dört nesneden yoğrulup da yapıldım Şekillendim, fırınlara atıldım Mevla’m ruh verince ayağa kalktım Adem denen bir beşer’den gelirim.

Özellikleri:
1. Devir kuramını anlatan şiirlerdir.
Devir kuramı; Hz. Muhammed’in (a.s.m) “Ben Nebi iken Âdem su ile çamur arasındaydı” hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Hz. Muhammed (S.A.S) yeryüzün sonradan gelmiştir. Halbuki ruh hâlinde olan Hz.Muhammed(A.S.M) ezelden beri vardır. Vakti gelen ruh maddî âleme iner. Önce cansız varlıklara sonra bitkilere, hayvana, insana en sonra da insan-ı kâmile geçer. Oradan da Allah (c.c)’a döner ve onunla birleşir. Bu inişe nüzûl Allah’a dönüşe de hurûç denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye denir.
2. Ölçü ve uyak bakımından ilahiye benzer.
 
Şathiye

Dini ve tasavvufi halk şiirinde mizahi manzumelere genel olarak şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir. Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar. Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır. Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır. Ama şathiyeler asla küfür değildir.Şathiyeler biçimce komik ve alaylı olabilir ama şathiyede aranan şiirin arkasındaki düşüncedir. Anlanıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip oldugu görülür.Şathiye çok derin tasavvufi konular işleyen felsefi şiirlerdir.Kaygusuz Abdal şathiye yazmıştır.

Özellikleri:
1. İnançlardan teklifsizce, alaycı bir dille söz eder gibi yazılırlar.
2. Görünüşte saçma ve dini esaslara aykırı sanılan bu şiirlerin içinde ince ve derin anlamlar, yorumlandığında tasavvufla ilgili değişik konuların olduğu görülür.
3. Nefesin bir türüdür.
4. Tanrıyla konuşur gibi şakalaşırcasına yazılan şiirlerdir.

***Halk edebiyatında aruz ölçüsüyle söylenen Divan, Kalender, Satranç, Selis vb. nazım örnekleri de vardır.
 
Sone

İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir. Edebiyatımızda ilk Cenab Şahabeddin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünûn şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser.

Sone kafiye sistemi üçe ayrılır:
1. İtalyan tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, ede
2. Fransız tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, eed (İtalyan ve Fransız tipi sone arasındaki tek fark son üçlüğün düzenindedir.)
3. İngiliz tipi: Mısra sayısı değişmemekle beraber ilk on iki mısra tek bir bend, son iki mısra da ayrı bir bend halinde yazılırlar.

Özellikleri:
1. Genel olarak kısa şiir, türkü demektir.
2. 14 mısradan oluşan ve daha çok lirik konuların işlendiği bir nazım şeklidir.
3. İlk iki bent dörder, son iki bent üçer mısradır.
4. Kafiye örgüsü şöyledir. abba abba ccd ede
5. Türk şairleri sonenin kafiye örgüsünde serbest hareket etmişlerdir.
6. Edebiyatımıza Servet-i Fünun döneminde Fransız Edebiyatı etkisiyle geçmiştir.
7. Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin bu türün örneklerini çok vermişlerdir.
 
Terza Rima

Terza Rima üçer mısralık bentlerle yazılmış bir nazım şekilidir. Bent sayısı belirsizdir. Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye şeması şöyledir: Aba bcb cdc ded e. İlk olarak İtalyan edebiyatında görüldü. Dante İlahi Komedya’sını bu nazım şekliyle yazdı. Edebiyatımızda terza rima’yı Tevfik Fikret, Şehrâyîn adlı tek şiirinde denemiştir. 1908’den sonra pek kullanılmamıştır. Bu biçimde yazılmış kısa şiirlerin son mısrasının kuvvetli olmasına dikkat edilir.

Özellikleri:
1. İtalyan edebiyatı’na mahsus bir nazım şeklidir.
2. Üçer mısralık üç bent ve sonda yer alan tek mısradan oluşur. Yani Üç dizeli bentlerden oluşur, son bent tek dizeden meydana gelir.
3. Kafiye düzeni, örüşük kafiyedir; aba, bcb, cdc, d şeklindedir.
4. Dante’nin İlahi Komedyası terza-rima örneğidir.
5. Edebiyatımızda terza-rimayı ilk önce Servet-i Fünûncular kullanmıştır.
6. Servet-ı Fünun şairleri tarafından batıdan alınarak edebiyatımıza kazandırılmış nazım biçimidir.

***Terza-rimaya uyak düzeni nedeniyle örüşük uyak da denilir.
 
Çapraz Kafiye

Özellikleri:
1. Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısında sınır yoktur.
2. Kafiye örgüsü abab cdcd efef şeklindedir.
3. Her şey konu olabilir. Bunun için de çok yaygındır.
 
Sarma Kafiye

Özellikleri:
1. Dörtlüklerden oluşur, dörtlük sayısı sınırlı değildir.
2. Kafiye örgüsü; abba cddc effe şeklindedir.
3. Konu sınırlaması yoktur.​
 
Düz Kafiye

Özellikleri:
1. Her beyti kendi arasında kafiyelidir.
2. Kafiye örgüsü, aabb cc ‘dir.
3.Düz kafiye ile istenilen uzunlukta şiirler yazılabilir.

***Bu nazım şeklinin kafiyelenişi Klâsik (Divan) Türk Şiirindeki mesnevi ile aynı olduğu için bu nazım şekline Yeni Mesnevi de denir.
 
Serbest Müstezat

Özellikleri:
1. Bu nazım şeklinde uzun, kısa, çok kısa dizeler bazen düzenli, bazen de düzensiz olarak tekrarlanırlar.
2. Kısa mısraların ölçüsü, şiirin ölçüsünün bir parçasıdır.
3. Kafiye düzeni belirli bir kurala bağlı değildir.
4. Aruz ölçüsüyle yazılır.
5. Edebiyatımızda özellikle Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî şairlerinin kullanığı bir nazım şeklidir.

*** Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atla***** devam eder. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur.
*** Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.
 
Serbest Nazım

Özellikleri:
1. Genellikle ölçü ve kafiyeye bağlı bulunmayan, dizelerindeki hece sayısı değişik olan şiirlerdir.
2. Servet-i Fünûn’dan sonra kullanılmaya başlanan bu nazım şekli günümüzde çok yaygınlaşmıştır.
3. Ölçü ve kafiye şiire ahenk verir. Serbest nazımlarda ise bu ahenk aliterasyon ve asonanslarla sağlanır.
4. Serbest nazmın, şairlerin kullanışlarına göre pek çok çeşitleri vardır. Bunun için de henüz belirginleşmiş bir kuralı yoktur.​
 
Geri
Üst