Erdem beyazıt şiirleri

KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
KARANLIK DUVARLAR



I.



Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda

Herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum

Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse

elini uzatmıyor

Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan

bir deniz gibi

Bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu.

Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme

Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar

Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda

İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda

Bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar

Biz bunun için mi geldik.



II.



Kara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu

Her şey bir makine düzenine gidiyor

-- düzen diyorlar beni çağırıyorlar --

Irmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu

Baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu

Bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz.



III.



Şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa

bağlıyorsunuz

Doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var

Sınırlı yıl oyunlarına inananlar var

Sizin güveniniz bir güneş düzeninde

Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum

Bir ağacı büyütüyorum her yerimle

Bir ağacı uyguluyorum -- her şey bir ağaç düzeninde --

Yerde gökte ve her her yerde

Dallarında ben ağacın incecik köklerinde

Boğuluyorum -- bağlanıyorum --

Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum.



IV.



Şu dar odanın katı yalnızlığında

Ve her şeyin çıplaklığında

Durup bir pencereyi deniyorum

Gizliliğin dışına çıkıyorum

Araçların

İnsanların

Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin

İçimde yalnız ve yapraksız

Bir kavak ağacı büyüyor -- Çıplak ve göğe doğru --

Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun

Bir ağlama duvarı bu.

Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında

Ve aklın dar yalnızlığında

Şehrin ve herşeyin

Ve kalabalığın yorgunluğunda

Saçların ve parmakların

Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında

Ve aynaların sığ görünümünde

Bunalıyorum.



V.



Susmanın kalesine sığınıyorum

Önümde karanlıktan duvarlar

Sırtımda insan yüklü bir gök var.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
KARANLIKTA KORKAR İDAMLIKLAR



Bak sabah olmuş

Sağ elim kement gibi bak sana uzattım



Ben karanlığım korkma ben karanlığım

Sessiz sabahların korkak idamlıkları kalkın



Ben sizi mavi sabahlara sararım.



Yeni bir çağa giriyoruz bakın

En serseri bombalar ensesinde kimsesizliğin

Öcünü kusuyor önünüze

Bunalan sessizliğin.



Ey sarı benizli idamlıklar kalkın

Yeni bir çağa giriyoruz bakın.



Beyaz çarşaflarla al kanlar donarsa



Senin kanın donarsa benim kanım donarsa

Ben serin mezarlara muştular götürürüm.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
KENDİ ÖLÜMÜME AİT BİR DENEME



Aziz kardeşim Yusuf Erzincani'nin anısına

Bir gün öleceğim biliyorum

Bunu her an ölür gibi biliyorum



Anamın yüreğinde bir kor

Ölene dek sönmeyecek bir ateş

Kımıldanıp duracak hep



Karım bomboş bulacak dünyayı

--- Nolurdu birlikte ölseydik, deyip duracak

Oysa insan yalnız ölür

Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak



Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm

Bir süre kaçacaklar insanlardan

Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde

Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine



Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar

--- Yaşayıp gidiyorduk yahu

Ne vardı acele edecek!

Diyecekler



Biliyorum yaklaşıyoruz her an

Biliyorum oruçlu doğar insan

Ölümün iftar sofrasına.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
KESİTLER

Aziz kardeşim Yusuf Erzincani'nin anısına

Mahlukta devinen

Gürül gürül bir ırmaktır ölüm



Babalar ölür

Dolaşır eli ölümün

saçlarında anaların oğulların



Analar ölür

Kök salar hasret yüreklere

"Bir evlat pir olsa da"

O zaman anlar neymiş öksüzlük



Oğullar ölür

Bir kafes olur ölüm

Ana kalbi bir kuştur

Azad kabul etmez



Sevgililer ölür

Bir hicret olur ölüm

Bir sıla



Mesela arkadaşlar

Arkadaşlıklar vardır okullarda

Bakarsın biri gelmez bir gün

Ve artık hiç gelmeyecektir

Simsiyah bir gölge düşmüştür adeta

Bahçeye koridorlara sınıflara

Bir fısıltı dolaşır dudaklarda

Kimi kirpikleri ıslak

Çökmüş bahçenin tenha bir yerine

Elinde bir çöp resmini çizer toprağa

Anıların

Kimileri öbek öbek toplanıp

Çaresizliği dile getirirler anlamsız sözcüklerle

---- Nasıl olur daha dün beraberdik

---- Salıncakta iki kişiyi izlemiştik daha dün nasıl olur

---- Geçen pazar kırlarda dolaşmıştık

" Göçmen kuşlar yerli kuşlardan daha mutlu olmalılar

Hayatı dolu dolu yaşıyorlar." demişti unutamıyorum



Sonra bir mezarlıkta

Bir çukurun başında

Bir kapının ağzında

Herkes susar

Konuşur ölüm



Ve sürer hayat.



Bazan bir tekerlek altında

Ansızın gelir ölüm

apansız biter sınav

Bir elektrik kesilmesi gibi

Kesilir tulu emel



Bazan ölüm vardır

Ölümden önce gelir

Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır

Sorular hep yanıtsız kalır orada

Sadece konuşan rüyalardır

Yahut hayaller suskun duvarlarda

Gözler kabul eder parmaklar kabul eder

Ama beyin hep umuttan yanadır



Bazan akan bir film şeridinin

Tek kare donan bir fotoğrafı gibidir

Ölüm

Karşıda bir manga asker

Gözler namluların karanlık ağızlarını görmez de

Takılıp kalır masmavi gökyüzünde

Asılıp kalmış bembeyaz bir buluta



Ölümden uzak ölümler vardır

Gazete ilanlarında rastlanılan

Dünyaya bağlılığın zavallı

Ve muannit

Bir belgesidir

Daha çok kalanlara ait.



Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş

Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü



Ölümler vardır.

Can kuş gibi uçar gider

Bir martının süzülüp

Kaybolması gibi maviliklerde.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
KUŞ SAYFALARI

Bir tren atılır kurşun gibi geceye

Demir gibi gök yüklü tren karanlığın ürpertisine girerken

Ötede kuşlar derlenir ana olurken bir gün doğumuna

Kent horozlarla uyanır sularla gerinir zamana

geçerken ezanla

Sayfalar sayfa olurken Kuran'la

Bir kuş yağmuru boşanır bilmediğim bir yerden

Bir boranın patladığı bir yerden
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
O



(Evrenin Efendisine)

Dünyanın ağırlığına eklesek,

Yıldızları, ayı, güneşi

Yine de ağır basarsın ey kalbim

Ey kalbimin güneşi....
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
ÖLÜME SAYGI



Ölüm bir melek elinde gelir



Ve öper usulca çocuk yüzleri.

Belki bir gün kurtuluruz

Karıncaların yolunu şaşırtan ince rüzgarlarla

Kaplumbağaların hasret kaldığı derin tepelerde

Çocuk gibi bakalım mavi sulara

Şehirlere bakalım insanlığımızı eskittiğimiz

Sislerden dumanlardan yollara atılan

mısır koçanlarından

Belki tutarız birgün belki kurtarır bizi

Simsiyah saralım bezlerle dağları rüzgarları

Gül bahçeleri ağlasın

Dallarda salınan çocuk salıncakları ağlasın

Kırmızı balonlar bizsiz kaybolsun gökyüzünde.

Haydi sığının şehirlere



Kabuğunuza çekilin yorganınızı çekin üstünüze

Kalsın titrek ve mavi elleriniz

Bekleyin geliyor ölüm usulca

Usulca girer koynunuza.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
ÖLÜMÜN SESİ

Aziz kardeşim Yusuf Erzincani'nin anısına

Ölümden bir işaret var her şeyde

Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde:



--- Kışlanın önünde redif sesi var

Namluların ucunda ölümün sesi!



--- Bir ay doğdu geceden oy oy

Karanlığın ağzında ölümün sesi!



--- Erzurum dağları kar ile boran

Vadilerin koynunda ölümün sesi!



--- Ezo gelin durmuş bakar yollara

Umudun ardında ölümün sesi!



--- Bir ihtimal daha var

Umuttan da öte ölümün sesi!
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
ÖLÜNÜN KIYILARI



M.Akif İnan'a

Gök boşanarak üstümüze

Bizi ıslak saçlarından geçirir karanlığın

Gece siyah bir at olur da uçar

Uykumuzun soluyan denizine.



Babalar ölümü dengede tutar

Seçerek en sağlam vakti arabasına.

Şimdi o araba uçuyorsa

Bir Asya çölünü kanat yaparak

Ey üstümüze gelen



Ey çocukların gözlerinden dökülen

Ölümü konuşan damla damla

Ey beklediğimiz her an

Ey bize son sözü muştulayan

Bizi bulan şahdamarımızda

Ey sürücüleri babalarımız olan.



Bir an dudaklarıyla

Değen alnımıza masmavi

Bir güvercin kanadı gibi

Ey annelerin sesi

İçimizde savrula savrula

Yağan bir bahar yağmuru gibi



Çağırırdı oğullarını yola



Ben işte o zaman

Saygı ile ve güvenerek

Selamlayacağım önden gideni

Yılanlar tüylerini dökerken

Eğerken dağlar başlarını önlerine

Birinin yeşil yaprağı kutsaması gerek

Birinin akan suyu tutması

Altında durarak gökten boşananın

Sonra yükselterek sesimi konuşacağım.



Sen dur burda ey insan

Duy içinde tutuşan ormanı

Ve yakıştırmasını bil üstüne ey ademoğlu

Usta bir makasla biçilen toprağı.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
ÖLÜ VAKİTLERİ YAŞAMAK İHTİYAR EVLERDE



Duvarları çatlak

Tavanı dökülmeye hazır

Temelinde bitlerin karıncaların ince bacaklı böceklerin

gezindiği

İhtiyar evlerde

Zamanı çekip üstümüze

Örtüyoruz kirli ve açık yerlerimizi.

Bir şey mi var

Sandık diplerinde saklanan merdiven altlarında

unutulan

Ahır köşelerine atılmış paslı çivilerine asılmış duvarların

Nedir bizi bağlayan bütün bunlara ve geçen zamana.

Siz oturdunuz mu hiç kıldan ince uçurumlarda

Biz yatıyoruz her gün beli bükülmüş duvar diplerinde

Uykumuz ürkek ceylanlara benziyor

Bazan yorgun taylara.

Biz sessiz ve kaygan zaman üstünde

Unutmuş ve aldırmaz görünüyoruz

Gıcırtılı merdivenlerden çıkan ölümü.

Biliyoruz işliyor saat tıkır tıkır

Her yerde ve her şeyde

Sesini çizerek sonsuzluğa

Tıkırtıların kımıltıların ve uzayan ağaçların.

Ve aklın dar yalnızlığında
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
ÖNDEN GİDENLER İÇİN



'Sait Mutlu,Sabri Arslan,

Mehmet Emin Balyan,Ahmet

Yücel'in aziz hatıralarına'



Onlar gittiler

Yalnız bir yemin kaldı aramızda

Ben şimdi bu yanda

Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim

Namluda.



Onlar gittiler

Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında

Ben şimdi bu yanda

Gerilmiş bir an gibiyim

Doğumla ölüm arasına.



Onlar gittiler

Gelen zamandan bir haber gibiydiler.

Ben şimdi bu yanda

İçilmiş bir and için bekleyenim

Kurulmuş saat gibi.



Onlar gittiler

Giderken bir muştu gibiydiler.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
ÖNSÖZ

Aziz kardeşim Yusuf Erzincani'nin anısına

Damla damla oluşuyor hayat

Ölüm kımıl kımıl

Duymak kolay

Anlatmak değil



Her an

Farkındayım

Az az öldüğümün



Bilincindeyim doğan ayın

Eriyen karın, akan suyun

Ve usul usul tükenen zamanın



Tekrarlayıp duruyor saat

Vakit de mahluktur

Vakit de mahluktur.



İşliyor kalbim

Eskiyor saçlarım

Ve gözlerimin en ince hücreleri



Okuyorum hayatı

Toprağın üstünden çok

Altındakilerle var olduğunu



Toprak ölüme aç

Ölüme muhtaç

Hayat



Ölüm muhakkak

Ve ölüm mutlak

Tek kapısıdır ölümsüzlüğün



Ölümle tanıştıktan sonra anladım

Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SABAH KOŞUSU



İlk güneşi duyuyoruz etimizde

Derimizde ansızın kaçak bir rüzgar yakalıyoruz

Bir serinliyoruz bilseniz bir serinliyoruz

Her gün gidip beş vakit

Denizi öpsek yeridir.



Bir karınca durmuş yaşamayı anlatıyor

Bir dinliyor böcekler görseniz bir dinliyor

Bir çoban yıldızları sayıyor

Bir arabacı şapkasını atıyor havaya.





Sabah oluyor yalınayak koşuyoruz yeni bir çağa

Derin asfaltları duyuyoruz

Sıcaklığını duyuyoruz

Bazen bir serinlik doluyor içimize

Ayaklarımızdan

Göğü kapatan çatıları yıkıyoruz ellerimizle

Ve şunu iyi anlıyoruz

En iyisi yürüyerek gidilir yaşamağa.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SANA, BANA, VATANIMA, ÜLKEMİN İNSANLARINA DAİR



''Telgrafın tellerini kurşunlamalı''

Öyle değildi bu türkü bilirim

Bir de içime

-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-

Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek

Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen

Haberler bilirim mektuplar bilirim.



Gamdan dağlar kurmalıyım

Kayaları kelimeler olan

Kırk ikindi saymalıyım

Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma

Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından

Baştan ayağa ıslanmalıyım

Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.



İçimde kaynayan bir mahşer var

Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar

Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde

Ya da çamaşır sererken bahçelerinde

Birden alıverirler kara haberini

Okul dönüşü bir trafik kazasında

Can veren oğullarının.



Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim

Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş

Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine

Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin

Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan

Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde

Örneğin Hint Okyanusu gibi derin

İsyanın kapkara sularına dalan.



Nice akşamlar bilirim ki

Karanlığını

Bir millet hastanesinde

Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda

Başını kalorifer borularına gömmüş

Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden

Haber sormaya korkan

Genç kızların yüreğinden almıştır.



Bir de baharlar bilirim

Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği

Anadolu bozkırlarında

İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru

Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen

Cesur otobüs pencerelerinden

Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen

Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında

Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının

Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken

Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.



Yazlar bilirim memleketime özgü

Yiğit köy delikanlılarının

İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları

Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan

Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan

Diğeri kan ter içinde yayla yollarında

Mavzerinin demirini alnına dayamış

Yüreği susuzluktan bunalan

İçinden mahpushane çeşmeleri akan

Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp

Apansız silahına davranan

Nice delikanlıların figüranlık yaptığı

Yazlar bilirim memleketime özgü



Güzler bilirim ülkeme dair

Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir

Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha

Kalbim gibi

Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri

Titreyen kenar mahalle çocukları

Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için

Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.



Kadınlar bilirim ülkeme ait

Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak

Göğüsleri Çukurova gibi münbit

Dağ gibi otururlar evlerinde

Limanlar gemileri nasıl beklerse

Öyle beklerler erkeklerini

Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.



İsyan şiirleri bilirim sonra

Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden

Harfler harp düzeni almıştır mısralarında

Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır

Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda

Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.



Müslüman yürekler bilirim daha

Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet

Eller bilirim haşin hoyrat mert

Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır

Her kırışığı sorulacak bir hesabı

Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.



Bütün bunların üstüne

Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim

Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli

Adın kurtuluştur ama söylememeliyim

Can kuşum, umudum, canım sevgilim.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SAVAŞ RİSALESİ - 1



" 1400'üncü yıla armağan"

Güneşin

Mızrakların ucuna takılıp

kaldığı

bir vakitte

Diriliş erlerinin yüreklerinden

yayılan

Bir depremle sarsılıyordu arz.

Gerilmişti altımızda atlarımız

Fırlayıp kopacakmış gibi

baldırlarından

kasları

Ve tarıyordu bir projektör gibi

bakışları

üç kıtayı



Yeni bir vakte eriyordu yürekler

Yayılıyordu o muştu

O coşku

O haber.

Bir gelen var

emin haberciden

emin olana

Ondan da sıddık olana ve sadık olanlara

sohbete erip

halkada duranlara

yürekten yüreğe

yol bulanlara.

Bir gelen var

Bütün kıtalarda beklenmekte

olana

ayarlanmış

kulaklar

İlkin çobanlar duyuyorlar

Sonra ağaçlar

kurtlar

kuşlar

Çünkü onlar bilirler dinlemeyi

Onların elindedir toprağın nabzı

İlk onlar sezerler yeni olanı

Rüzgarlarla geleni

Bulutlardan ineni.



Bir dağın tepesinde

Yeni doğan bir ay gibi

Veysel Karani

Evreni

Kuşatan bir yay

Gibi

Açılmıştı

Kolları.



Selman

Bir şehrin kapısında

Bir kapının

Arkasında.



Ey savaşmakla emrolunanlar

Yürekleri Kevser suyu ile yıkananlar

Alacakaranlıkta bir seher vaktinde

Ayrılırken yurtlarından

yuvalarından

Bahçe köşelerinde kapı önlerinde sofalarda

odalarda

Bir bir çıkıp gelen yolumuzu kesip duran anılar

Yatak odamızın penceresinden

Uyandığımızda ilk görülen o tepe

O tepede o kayanın değişmeyen konumu

Güneşi bir muştu gibi her gün yeniden

Doğuran o dağ

elveda

Kadınlarımızın kirpiklerinde sıralanan

Adanmışlık ve bağlılık yazıları

elveda

Çocuklarımızın göğsümüze

yüzümüze

saçlarımıza

Sokulan alınları titreyen dudakları

kaçamak bakışları

Cennetten bir koku ölümsüzlükten bir pay olarak

Çektiğimiz ciğerlerimize

İnen yüreklerimize

Damla damla

Elveda....



O ki meydanın ortasında durmuştu

Elini kılıcının kabzasına koymuştu.

Dedi savaşçı :

" Ben gidiyorum

Hicret ediyorum

Varsa ağlatmak isteyen anasını

Dul koymak isteyen karısını

Ve istiyorsa çocukları yetim kalsın

Arkamdan gelsin."



Yeryüzü yeni bir güne hazırlanıyordu

Zaman devrini henüz tamamlıyordu.

O konuştu:

"Ey eti etimden olan

Bu dünyada ve öbür dünyada

Kardeşim olan!

Bu gece yatağımda

sen yatacaksın

bana vekillik

yapacaksın.

Biz gidiyoruz

Hicret ediyoruz

Sen sonra geleceksin

Ama önce emanetleri

sahiplerine

vereceksin."



Sonra o dağda

Maveranın kapısı olan

Bir mağara

Orada ikisi

O ve

İkinin ikincisi



sonra çöl:

Çölde tepeler..

Çölde develer..

Çölde geceler

Ve çöle serpilen

Mucizeler.



Medinede bekleyenler var

Damların üstünde, yollarda

çocuklar

kadınlar



Elleri alınlarında, gözleri ufukta

delikanlılar

ihtiyarlar..



Dediler. " Veda tepeleri üstünden

Üzerimize ayın ondördü doğdu

Şükürler olsun, şükürler olsun

Bize vacip oldu, şükretmek

Şükürler olsun..."
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SAVAŞ RİSALESİ - 2



" 1400'üncü yıla armağan"

Ben sıcak savaşlara girmedim daha

Kılıçların çeliğine

Su katmadı gözyaşlarım

Ama

Savaş için geldim

Bu bilinçle bilendim

Bildim bileli kendimi

Hep düşlerimde yaşadım Bedir'i



Kardeşin biri bir safta

Öbür safta diğeri

bir yanda

Baba

Oğul

bir yanda.



Ve toprak gibi güçlü bir ana

Yedi erkek doğuran

Yedisini birlikte

Bedr'e yollayan

Ey Afra kadın

Kalacak adın

Bu dünyada

Kadınlar er kişiler doğurdukça



Mutlaka bir sınav olacaktı

Çünkü sünnetullahtı

Uhud'da savaş vardı

Bu savaş bir imtihandı

Gerçi her savaş bir imtihandı

Tüm yaşam bir imtihandı

Tüm yaşam bir imtihandı

Ama

Uhud

İmtihan içinde bir imtihandı.



O demişti: Savunmak da

Savaşlardan

Bir savaştır.

Savaşçılar demişti : Bu gün o gündür

Düşmanı cepheden vurmak

Nasipse eğer

Cennet kapılarına varmak

Kevserle kanmak

İsteriz.



O dedi : Mubarek olsun savaşınız

Sabrederseniz eğer

Sizindir zafer



Savaşçılar uçmağa(cennete) varmış gibi

Şehitlik umuduyla sarhoş gibi.



Muaz dedi: Eyvahlar olsun siz ne yaptınız ?

Hudayr dedi: Onun reyine karşı reyde mi bulundunuz?

Savaşçıların içinde bir tel titremişti

Başlarını önlerine eğdiler

Onun kapısına döndüler

O zırhını kuşanmıştı

Hikmetlerden bir hikmet daha

Noktalanmıştı.



Öyleyse ey ümmet

Ey kurtulmuş millet

Kutlu olsun şuranız

Kutlu olsun savaşınız.



--- Feda olsun sana

Anam, Babam

At ya Sa'd!

Ey ok atan

Ey hayata coşkunluk katan

Kutlu olsun savaşın



Konuşan Oydu

--- Bu kılıcın hakkını kim verir

--- Nedir o kılıcın hakkı Ya Rasulallah ?

--- Düşmanın yüzünde parçalanmaktır

--- Öyleyse o iş bana haktır

dedi savaşçı.

Kılıcı eline aldı

Koltukları kabardı

Ve yürüdü meydana

Salına salına.



--- Bu yürüyüşü sevmez Allah

dedi Rasulullah

Ama bu hal müstesna

O gün içinceye dek şehitlik şerbetini

Savaşçı

Döne döne

Savaştı.



Müşriklerin çarpılmış suratları

Altlarında talihsiz atları

Çarparak çeliğin ışıklı yalımına

Paralandılar

Parçalandılar.



Uhud'dan

Koşup gelen

Birkaç müslüman:

Eyvahlar olsun, eyvahlar olsun

Yeryüzü efendisini kaybetti

eyvahlar olsun!



Sümeyra kadın ekmek yapıyordu

Elleri sakindi

Gözleri dalıp gidiyordu

Sanki maverayı seyrediyordu

İçinde bir mahşer kaynıyordu

Yüreğinde Uhud dalgalanıyordu.



Apansız sıçradı

Çocukların göz nuru gençlerin yürek aydınlığı

İhtiyarların dilde duası gönülde umudu

Evrenin efendisine ne olmuştu.

Ona bir hal mi olmuştu.



Sıçradı kalktı Sümeyra kadın

Başörtüsü havada dalgalanıyordu

Unlar toprağa saçıldı, küller hamura karıştı

Medine sokakları hızla kayıyordu

evler bir bir tükeniyordu

Sümeyra kadın bendinden boşanmıştı

Bağrını döğüyordu.



Sonra Uhud göründü

Sonra müminlerden bir kalabalık gördü

Koştu yanlarına erişti



--- Rasulullah nerede ?

Dediler:

--- Ey sümeyra başın sağolsun

Bilmiyoruz Rasulullah nerede

Ama

Bu gömdüğümüz kardeşindir,

Allah katında

Şehittir.



Sümeyra dedi:

Allah Rahimdir

Ona bu rütbe

Mubarek olsun

ama ben Rasulullahı soruyorum.



Sümeyra seğirtti

Gitti gitti

Yeniden bir topluluk gördü

Durmayıp sordu:

--- Rasulullah nerede ?

Dedi Müminler:

--- Bilmiyoruz ama gömdüğümüz erkeğindir

Muradına erendir

Elbisesiyle gömülendir.



Dedi Sümeyra :

--- Hamd olsun, ona şehitlik kutlu olsun

Ama bir haber verin

Rasulullah nerede ?



Sonra gördü Onu

--- Hamd olsun

Dostlarını gördü

--- Hamd olsun

Buluştular

Görüştüler

Biliştiler Müminler

--- Hamd olsun



Yaratana Hamd olsun

Yaratıp imtihan edene

İmtihandan geçirip zafere erdirene

Bilinçleri bileyip sabırlar verene

Rahman olana

Rahim olana

Muin olana

Hamd olsun
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SAVAŞ RİSALESİNE ZEYL



" AFGANİSTAN-1400 "

Haydi kalk savaşçı

Madem mesafeler girmiş Afgan cephemizle aramıza

Ve madem ayaklarımıza bağ olmuş

Yolumuzu kesmiş rotatifler teleksler

Holdingler Karteller

Çok uluslu ebu Cehiller

Öyleyse ey şair sen de davranmalısın

Şiiri bir mızrak gibi kullanmalısın

Mısralarını şarjör gibi sürmelisin damarlara

Kalbinin titreşimlerini ayarlamalısın

Hindikuş dağlarından

Yeryüzüne neşrolan

Şehadet

Dalgalarına.



Bugün 11 Muharrem 1400

Yeni bir vakte hazırlanmış olarak

Bir azim kapıda

Huzurdaydık



Yanımızda

Üç güzel adam

Adanmış üç Afgan.



Ankara'da

Hacıbayram Sultanda

Afganistanlı üç güzel adamla beraberdik

Konuştukları dili bilmiyorduk

Ama anlıyorduk söylediklerini.

Hiçbir okyanus olamaz

Bir mücahidin

Yüzündeki çizgilerden

Daha derin.



--- Bedehşan derken

Mezar-ı şerif derken Hayber derken Kabil derken

Hayat sonsuza doğru akan

Bir Irmak

Oluyordu sanki

Gözlerinde.



--- İslam diyorlardı

Allah!

Rasulullah

Cihad

Şehadet!.



--- İhtiyacımız olan

Kurşun

Bir de yetimlerimiz için

Ekmek

Ve bulursak soğuktan korunacak kadar eğer

Örtünecek

Birşeyler

Ne saadet!



--- Olmasa da sürecek savaşımız

Defolup gidene kadar

Ruslar

Ve onların elleri kanlı

Kızıl kuklaları!



--- Ne ekinlerimizi ezen o simsiyah

Tanklardan

Pervazımız var

Ne de sade ve yoksul köylerimize

Her gün ölüm kusan

Uçaklardan!



Dünyanın yarısı ile savaşıyoruz

Diğer yarısı ile de savaşmaya mecbur kalsak

Zulmün kızılı ile karası

Anlaşarak birleşerek cilveleşerek

De gelse üstümüze

Sürecek savaşımız

Afgan dağlarında rüzgarlar

Ezanlarla beraber dolaştıkça

Kırları bayırları....



Tek Müslüman da kalsa

O soluk aldıkça Hindikuşlarda savaşımız

sürecek

Kurtuluşa dek!



Dün üç mücahidle beraberdik Hacıbayram'da

Mühendis Gülbeddin'den

Müderris Burhaneddin'den

Selam getirmişlerdi

İmam-ı Rabbani'den bir nefes

Bir muştu gibi sanki!



--- Hilafet-i İslami

diyorlardı

Erişirdi onun eli

Yeryüzünün neresinde

Bir müslüman

Dara düşse.



--- Ahh! diyorduk

Kanıyordu içimizdeki yara

Bir bıçakla sökülüp alınıyordu sanki yüreğimiz

Bedenimizden

--- Ahh! diyorduk

Bir başka şey gelmiyordu elimizden.



Ama sen şair

Tekrar bir sayfa aramalısın

Sure sure

Ayet ayet

Fevc fevc gelen Fetihten!



Ki kulaklarda çınlasın

Yüreklerde tutuşsun

Damarlara yürüsün dalga dalga

Bir çağdan bir çağa gelip



"Nasrun minallahi ve fethun karib!."

( Yardım Allahtan ve fetih yakındır.)
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SEBEB EY



Fetih Gemuhluoğlu'nun aziz anısına

Ürpertir tabiat üfleyince rüzgarı derin gök soluğu

Ulu ses dokununca çarka

Düşer ölümün gölgesi eşyaya.



Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden

Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden

Yakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini

Sonra ses olur

Zamanın idrak incisi ses döner döner döner de

Yönelir sebebe

Sebeb ey.

Sesi damarla çizer

Mutlak sözü damarda kanla çizer

Uzar bir göz ağrısının gecesi uçsuz bir nehir gibi

Bir bebeğin ilk hecesi düşer ağzından ansızın ve bulur

Aklı yontan o sonsuz sesi bulur

Sonra toprak sıkışır sıkışır taşar da renk olur tarlada

Güneşin çarpılmış elçisi Van Gogh'la gelir önümüze



Portakalla yayılır karanfilde tutuşur karar kılar denizde

Renk denizde karar kılan ebedi tarla olur

Renk başkaldırırken helezonlar çizerken ses

Som fatih su fetheder tabiatı

Döner döner döğünür eritir dağları yobaz kayaları

Daha der sığmaz kabına yönelir göğe teslim olur

Ve düşerken toprağa çağırır

Sebeb ey.

Her sabah bütün bitkiler iştahlı bir çocuktur

Emer emer emerler toprak anayı

O sultan hazinesi o hep veren sonsuz cömert anayı

Yeşil hayat kırmızı hareket sarı sabır emerler

Ve beyaz iman çizer sesini

Tamamlar kavisini



Sebeb ey.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SEVMEK.......



Allah elçilerinden sonra en büyük insana

Bir orman gibi büyür içimde sevmek

İçimde insan bir mahşer gibi kabarırken

Ey her suça ortak çıkan kalbim.
 
KS
KS

AmiraL

Emekli Yönetici
Apple Sever
Adım
Ahmetcan
Cihaz
iPhone 14 Pro Max
Katılım
11 Haz 2018
Konular
632
Mesajlar
3,090
Çözümler
1
Tepkime puanı
3,286
Puanları
2,464
SOLUYAN DENIZ



Bir çığlık düştü karanlıklardan

Issız denize



Ses beton gibi buz tutuyordu



Bir takım gölgeler gidip geliyordu

Ay ışıkları gidip geliyordu

Deniz yaralı bir tay gibi soluyordu.



Kim bizi çeken ayaklarımızdan

Suyun yumuşaklığına

Yerin katılığına

Göğün karanlığına.



Bir göz bizi denetliyor -- bu muhakkak

Bir çığlık boğuluyor denizde -- bunu iyi duyuyoruz

Bir ışık kesiyor karanlığı bir ustura ağzında

Bilmediğimizi anlıyoruz

Görmediğimizi seziyoruz



Yeni bir çağa çıkıyoruz saçlarımızdan
 
Geri
Üst